Sanat
Sanat

Can Büyükberber

Fiziksel ve dijital alanlar arasındaki sınırları bulanıklaştıran görsel-işitsel deneyimler üzerine çalışan Can Büyükbe..

Yazan:
Time Out İstanbul editörleri
Reklâm

Sanata ilginiz nasıl başladı?

Erken yaşlardan itibaren bilim ve sanata ilgiliydim. Lisede bu alanlara olan merakım her ikisinin kesişimi olarak nitelendirebileceğimiz CGI (computer generated imagery) alanında kendimi yetiştirmemi, amatör çalışmalar üretmemi ve profesyonel hayata adım atmamı kolaylaştıracak projelere dahil olmamı sağladı. Fizik bölümündeki ilk lisans eğitimimi üçüncü yılında bırakıp Bilgi Üniversitesi’nin görsel iletişim bölümünü tam burslu olarak kazandım. Bilgi’deki zengin kültürel atmosfer tasarım ve estetik alanındaki gelişimimi tetikledi ve beni medya sanatları alanıyla tanıştırdı. Mezuniyet sonrasında bu alana dair fikirlerimi geliştirebilmek için sanat odaklı bir yüksek lisans programına dahil olmak istedim. 2015’te Fulbright bursiyeri olarak San Francisco Art Institute’teki Sanat ve Teknoloji programına başlamam ve ardından Birleşik Devletler’de çeşitli sanatçı programları ve stüdyo deneyimlerine dahil olmamla çalışmalarım bugünkü halini aldı.

Dijital olanakların üretim aşamasında ilginizi çekmesinin sebepleri neler?

VCD bölümünde her yıl ‘Track’ isimli bir öğrenci işleri sergimiz olurdu. Burslu öğrenciler olarak bu sergilerin tasarım süreçlerinde görev alıyorduk. Yıl boyunca üretilen başarılı öğrenci işlerinden bir seçki zamanın ötesinde formatlarda sergileniyordu. Çalışmalarımı kampüsümüzdeki bu etkileyici müze atmosferinde görmek motive ediciydi. Sinema filmlerinden aşina olduğumuz görsel efekt tekniklerinin kendi başlarına bir sanat formu olarak görsel işitsel deneyimlere dönüşebileceğini anlamak bana solo bir yaratıcı kariyere dair ilham verdi. Yeni teknolojilerin sanatsal üretimlere dair sunduğu keşfedilmemiş olasılıklar ve ifade biçimlerini araştırmayı daha heyecan verici bulmaya başladım.

Dijital sanat ve yeni medya sanatı yükselişte olmasına rağmen bu alanları henüz tanımayanlar da var. Siz bu alanları nasıl tanımlardınız?

Teknolojik araçların ve sosyal ağların günlük hayatımıza daha çok dahil olmasıyla aslında hemen herkes farkında olarak ya da olmayarak birer dijital medya tüketicisine dönüşüyor. Bu medyaları sadece tüketmektense birer üretici olarak değerlendirmek ve bize sağladıkları kanvasları yaratıcı bir şekilde kullanmak da mümkün. Geleceğe dair fikirler topluma ilk hallerini sanatsal platformlarda göstermişlerdir. Belli bir zaman önce bir sergi alanında deneysel bir etkileşim olarak keşfedilen bir fikir bir süre sonra günlük hayatın görünmez bir unsuruna dönüşebilir. Örneğin kullandığımız ekranlar bir anlamda yeni oluşan dijital bir dünyaya açılan ve gitgide genişleyen pencereler. Yeni bir dünya beraberinde yeni meseleler, yeni bir estetik ve iletişim modellerini getiriyor. Bunlar dijital sanatçılara yeni fikirler keşfetmek için ilham veriyor.

Üretimleriyle size ilham kaynağı olan isimler kimler?

İsimler bize belli bir zamanın yaklaşımını, anlayışını sembolize eden karakterler. Entelektüel gelişim yolcuğumda duruşları ve fikirleriyle bana ilham vermiş figürlerden bazıları Carl Jung, Buckminster Fuller, Robert Anton Wilson, George Lucas ve Carsten Nicolai.

Şu an ne üzerine çalışıyorsunuz?

Devam eden kişisel üretimlerime paralel olarak yurt içinde ve dışında pek çok sergi projesi, iş birliği ve konuşmalardan oluşan bir takvimim var. Lizbon, Paris, Dubai, Toronto, San Francisco, Los Angeles, İzmir ve İstanbul’da çeşitli tarihler söz konusu. Genellikle büyük ölçekli mimari yerleştirmelerden galeri ölçeğine doğru değişen boyutlarda görsel işitsel deneyimlere ek olarak son zamanlarda ilginç bir yeni keşif alanı da ulaşım araçları olmaya başladı. Elektrikli otomobiller ve şu an ismini paylaşamadığım bir cruise gemisinde bulunan bir proje bunlardan bazıları. Dijital sanatları görmeye alışık olmadığımız pek çok ilginç mekanda gelişim sürecinde olan projelerim söz konusu. Okuyucularımıza yaklaşan tarihlerden haberdar olmaları için sosyal medya kanallarımı takip etmelerini öneririm.

Bugüne dek yaptığınız çalışmalar içinde sizi en çok tatmin eden hangileri oldu?

Yüksek lisans yıllarımda ürettiğim ilk sanal gerçeklik projem ‘Morphogenesis’i takiben mezuniyet projem ‘Mediated Virtuality’ ve devamında geliştirdiğim ‘Multiverse’ serisi. Bu üç projenin kapsadığı konseptler, üretim biçimleri ve medyalar son yıllardaki disiplinimin temellerini oluşturuyor. ‘Morphogenesis’i ilginç kılan aynı anda hem sanal gerçeklik setinde hem jeodezik kubbelerde hem de geniş panoramik formatta sergilenebilmesi olmuştu. Immersive media’nın sağladığı farklı olanakları simultane olarak sunabilmek, bu çalışmanın dünyanın pek çok yerindeki medya sanatı festivallerine ve sergilerine ulaşabilmesini sağladı. Ardından ‘Mediated Virtuality’’de sanal gerçeklik deneyiminin içerisine 3D print heykeller ile fiziksel etkileşim getirdim. Bu, fiziksel ve sanal dünya arasında güçlendirmeye çalıştığım ilişkiyi gerçek anlamda ‘elle tutulur’ bir hale getirdi. ‘Multiverse’ serisinde bu heykel ve form fikirlerini tekrar dijital dünyaya getirip imkansız ölçeklerde spekülatif fikirler ürettim. Dijital medyanın esnekliği bu serinin galerilerden kamusal alanlara, evinizde stream edebileceğiniz dijital koleksiyonlardan mimari ölçeklerde yerleştirmelere kadar pek çok farklı mecrada yer almasını sağladı.

Dijital sanat, sanatın diğer alanlarına kıyasla çok daha özgür ve esnek gibi görünüyor. Bu alan bir sanatçı olarak size ne gibi özgürlükler tanıyor?

Aralarında belki de en ön plana çıkan kavram lokasyondan bağımsız bir yaşam ve üretim tarzı. Ürettiğim formların ve deneyimlerin farklı medyalar aracılığıyla farklı hislere bürünmesi, farklı ölçeklerde ve ekranlarda değişken uzamsal etkileri olması daimi bir deneysel üretim modunu ortaya çıkarıyor. İnsan bilincinin ve kolektif dağarcığımızın ufkunun ötesinde keşfedilmeyi bekleyen her şey benim için ilham verici. Kariyerimin ilk günlerinden bu yana otonomi, bağımsızlık, yaratıcılık ve özgünlük benim için en yüksek değerler oldu. Bu açıdan dijital sanat ve teknoloji benim için özgürleştirici bir disiplin ve araç. Bir süredir uzaktan çalışmayla dünyanın farklı yerlerinde aynı anda eserlerimi sergileyebilen bir üreticiyim. Pandemi sonrasında bu iş modelinin daha da geniş kitlelere yayılması ile kültürel atmosfer buna daha da uygun hale geldi. Bu durum dijital sanat ve dijital ekonomileri de pozitif yönde etkiledi. 

Kariyeriniz için neler hayal ediyorsunuz?

Daha fazla yaratıcılık ve daha fazla özgürlük. Sade, bağımsız, sürdürülebilir, inovatif bir yaşam tasarımı üzerinde çalışmak en keyif aldığım projem. 

canbuyukberber.com

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm