35 yaşındaki bağımsız fotoğrafçı Engin Güneysu şimdiye kadar farklı ajans ve yayınlarda çalıştı, eğitmenlik yaptı. 2008 yılında National Geographic Fotoğraf Yarışması’nda Türkiye ikincisi olan Güneysu; Samsun, Bursa ve İstanbul’da kişisel sergiler açtı, festival ve karma sergilere katıldı. Fotoğrafları ‘En İyi 500 Fotoğraf’ ve ‘İstanbul’un 100 Rotası’ kitaplarında kullanıldı.
www.enginguneysu.com
Engin Güneysu’nun fotoğrafları tıpkı bir Çehov öyküsü gibi gündelik olanın aslında ne kadar olağanüstü olabileceğinin kanıtı. Kendisini bir fotoğrafçıdan çok bir kültür gözlemcisi olarak tanımlıyor zaten. Projelerine başlamadan önce çekim yapacağı insanların arasına karışıyor, kimseye rahatsızlık vermeyecek seviyeye gelinceye dek onlarla vakit geçiriyor ve görünmez bir göz gibi çalışıyor. Bunu sağlayamadığı durumlarda ise fotoğraf çekmemeyi tercih ediyor.
Karadeniz çingenelerini anlattığı ilk projesi ‘200 Evler’i 2006 yılında tamamlamış olsa da onun fotoğraf geçmişi ta çocukluğunda gittiği bir piknikte amcasının fotoğrafını çekmesine dayanıyor. “Anı kaydetme dürtüsü ilk defa o zaman içime düştü,” diye anlatıyor bu durumu. ‘200 Evler’i, Saraybosna’yı anlattığı ‘Mavi Kelebekler Ülkesi’, bir rehabilitasyon merkezini çektiği ‘Duje’ ve ‘Hasankeyf’ gibi birçok proje takip etmiş. Hepsinde de eşya, insan ve coğrafya arasındaki ince ilişkiyi belgelemiş. Önümüzdeki günlerde birikmiş işlerini kitaba dönüştürmek istiyor.
Bir fotoğrafçı olarak, günümüzde fotoğrafın teknik olarak artık herkesin ulaşabildiği bir şeye dönüşmesi ile ilgili karamsar değil. Teknolojinin yeni imkânlar getirdiğini, yeniliklere açık olmak gerektiğini belirtiyor. Instagram gibi herkesin fotoğrafçı misali cirit attığı mecralar hakkında “Çok salaş bir ortam, rahat hareket ediyorum. Tribünlere oynamaktansa Instagram’ı arka bahçem gibi kullanıyorum,” diyor.
Türkiye’de fotoğrafla hayatını kazanmak konusundaysa biraz dertli. Her zaman ticari işler de yapmak gerektiğinden, yalnızca kitap telifleriyle projelerine devam etmenin mümkün olmamasından dem vuruyor. Bir de eğitimle ilgili birkaç maruzatı var, yalnızca fotoğraf ve görsel sanatla ilgili değil, tüm alanlarda insanların estetik konusunda bir eğitimden geçmemesinden yakınıyor. Üstelik bunlardan bahsederken zamanında Eminönü’nde sırf fotoğraf çektiği için bir grup insan tarafından Haliç’e atılmak istenmesine değinmiyor bile.