Dinçer İşgel
Dinçer İşgel

Mahalle kültürünün müthiş enerjisi

Instagram’da hayli popüler olan sanatçı Dinçer İşgel, farklı bir gözle Türkiye’den insan manzaraları aktarıyor.

Yazan:
Time Out İstanbul editörleri
Reklâm

Dinçer İşgel, Instagram’da fenomen olmuş, kendi sanatını ortaya koyan özgün bir sanatçı. Gittiği her yerde farklı bir gözle Türkiye’den insan manzaraları yakalıyor... Bu gözün arkasındaki fikirlerini, nelerden ilham aldığını ve nelerden sıkıntı çektiğini detaylıca masaya yatırıp, konuştuk. İşgel’in Skec Art işbirliği ile gerçekleştirdiği son projesini 17-22 Eylül arasında kapılarını izleyicisine açacak olan Contemporary Istanbul çerçevesinde görebilirsiniz. Keyifli okumalar ve sergi tarihlerini şimdiden not etmeniz dileğiyle!

Günsu Özkarar

Röportaj yapmaktan pek hoşlanmadığınızı biliyorum. Nasıl bir röportaj arzulardınız?

Ben sadece samimiyetle ve samimi duygularla ilgileniyorum. Yaşam öyküleriyle çok ilgilenmiyorum. Herkesin kendini olduğu gibi anlatması gerektiğini düşünüyorum ama bu her zaman çok kolay değil gördüğüm kadarıyla.

Oyunculuk eğitimi alırken hayalinizde bugünkü gibi çalışmalar yapmak var mıydı? Türkiye’den insan manzaraları sunan bir projeye imza atmayı planlamış mıydınız?

Her şeyden önce şunu söylemek isterim ki ben bu işe hobi olarak başladım. Hobi derken aslında bu benim günlüğüm. Neler görüp yaşadığımı ve duygularımı ifade etmeye çalıştığım bir alan. Mahalle kültüründen geldiğim için, o kültürün enerjisini, yaşantısını, samimi duygularını ve gerçekliğini göstermeye çalıştım. Kısacası planlamadım, içimde vardı ve ortaya çıktı.

Bir çıkış noktası ya da tarihi olmuştur mutlaka.

İlla öyle bir tarih mi istiyorsunuz? (Gülüyor.) 1987 doğumluyum ve yaklaşık 20 senedir geziyorum. Gezmeye başladığınız anda mahalle kültürü de içinize yerleşiyor. Gerçekten bu kültürü çok yakından tanıyorum. Komşuluğu, yardımseverliği, birisi düşüp dizini kanattığında ona yardımcı olmayı… Şimdi kalbim kırık çünkü robot gibiyiz. Öyle bir noktaya geldik ki, biri bize yardım ettiğinde bile neden yaptı acaba diye şüpheleniyoruz. Bu büyük bir yozlaşma ve beni çok üzüyor. Dolayısıyla çekimlerimi daha büyük istekle, mahalle kültürünü tekrar hatırlatabilme motivasyonuyla yapıyorum. Çünkü sistem bozuyor bu kültürü ve bozmaya da devam edecek gibi görünüyor.

Kişisel tarihinizi yansıtmanın yanı sıra toplumsal duyarlılık da içeriyor işleriniz.

Tabii. Dışarı güzel bir şey çekeceğim diye çıkmıyorum ama güzel bir şey yakaladığımda çok mutlu oluyorum. Mahallelerde gezerken bozulmayan bölgeleri de görüyorum. Onları arşivlemek bana çok kıymetli geliyor. Çünkü her geçen gün onlar da bozuluyor maalesef.

Her sokağa çıktığınızda istediğiniz kareleri yakalama şansınız oluyor mu?

Keşke ama her zaman mümkün olmuyor. Telefonla çekim yapmak bana biraz hız katsa da bazen bir şey bulamadığım, bazen de başka koşturmacalarım olduğu için elim boş kalabiliyor. Yine de sokakta hayat var, çıkın.

Telefonunuzun markası çok merak ediliyor olmalı. Bu önemli bir detay mı?

Çok iyi oldu bunu sormanız. Hayır, telefonunuzun markası önemli değil. Ben elimde ne varsa onunla çekiyorum, başkası farklı bir markayla da çekebilir. Burada amaç bir ürünü pazarlamak değil, gözün önemini vurgulamak olmalı. Herkesin bakışı kendine özgü.

Sosyal medyada nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Bu da dert ettiğim bir konu. Bazı takipçilerim “Neden alt kültürü gösteriyorsun?” diyor. Alt kültür değil ki, onların hayatı bu. Sizinki daha farklı olabilir. Olanı göstermekten yanayım, kurgu yapmıyorum. Önemli olan orada önemsediğim duyguyu yakalayabilmem ya da o duyguyu o gerçekçilikte gösterebilmem.

Neye önem verdiğiniz gayet açık aslında. Peki, mesleğinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

Statüden hoşlanan biri değilim. Hayatım boyunca birçok işte çalıştım. Cast direktörlüğü yaptım, organizasyon firmasında çalıştım, çocuk tiyatrosunda oynadım, figüranlık yaptım… Giderlerimi düşünmek zorundaydım ve ona göre davrandım ama her işi yaparken kendim gibiydim tabii. Kısacası unvanlar bana saçma geliyor ve bunun sadece sistemi beslediğini düşünüyorum. Para kazanma odaklı yaşamayı istemiyorum.

Peki, mesleğinizi tanımlamaktan vazgeçelim. Videolarınızı anlamak için ne gerekli?

Duygu.

Bu duygudaşlığı aynı kültür ve geçmişten gelmek mi sağlar? Başka şekilde, farklı duygular aracılığıyla da anlaşılabilir mi videolarınız?

Her ikisi de olabilir. Aslında yaşayamadığımız çocukluğumuzu göstermeye çalışıyorum. Bu da evrensel bir yere dokunuyor haliyle. Şu anki jenerasyon bizim yaşadığımız çocukluğu yaşayamadı. İnternet çağında daha farklı şekilde büyüyorlar. Ben de bizim yaşadığımız güzelliği ve kaybolan değerleri göstermeye çalışıyorum. Mesela yüksek yüksek binalar yapılıyor ve komşuculuk yok. Ben üç dört katlı evlerde yaşadım çoğu zaman. Kalabalıklaştıkça robotlaştığımız gerçeğiyle yüzleşiyorum. Bu problemler ortak olduğu için duygu birliği oluşuyordur.

Nasıl gözlem yapıyorsunuz?

Kendini gezmeye ve gözlemlemeye adamış biri olarak kamp yapmayı seviyorum. İlk seyahatimde de aileme “Gidiyorum,” dedim, otostop yaptım ve yolculuğuma başladım. Yolda tanıştığım insanlar bana çok şey öğretti.

Yola neden çıkılır sizce?

Özgürleşmek için. Kendini tanımak için. Ebeveynlerinin baskılarından kurtulup özgürleşirsin. Kendi seçimlerini dışarıdan görebilirsin. Ben de hep kendimi uzaktan izlemek istediğim için yola çıktım.

Sanatta ne derece özgürüz sizce?

Çok özgür değiliz ama elimden geldiğince özgürlüğü yakalamaya çalışıyorum. Paylaştığım görsellerde de bunu vurgulamaya çalışıyorum.

Pandemiyi nasıl geçirdiniz? Malum karantina döneminde özgürlüğümüz epey kısıtlandı.

Çekim iznim vardı ve İstanbul’un boş sokaklarında gezebildim. Şehri o boş haliyle gözlemlemek çok güzel bir deneyimdi benim için.

Sanat dünyası pandemiden hayli etkilendi. Birçok tiyatro kapatıldı, sanatçılar ekonomik olarak zorlandı. Bu sıkıntıların etkilerini oradan kaldırmak için sizce neler yapılmalı?

Her şeyden önce genç sanatçılara fon bulunmalı. Bunun için de sanatçıların destek veren kurumları takip etmesi önemli. Sergilere açık çağrılar oluyor, onlara bakılabilir. Verebileceğim isimler arasında Mamut Art var. Genç sanatçılara düzenli olarak destek çağrılarında bulunuyorlar. Bu tür destek fonlarının artması uzun vadede kalıcı çözümler getirecektir.

Yeni jenerasyonu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Çok iyiler. Hatta bizden daha iyi olacaklarını düşünüyorum. NFT gibi yeniliklere de bizden daha çok hakimler.

Üniversitelere konuşmacı olarak gidiyorsunuz. Akademinin durumunu nasıl buluyorsunuz?

Bence üniversitelerin sayısından çok verilen eğitimin kalitesi ve orada çalışan akademisyenlerin iyi olup olmadığı önemli. Devamlı yeni üniversite açmak yerine, var olanları iyileştirmek ve iyi olanı korumak ülkemiz adına daha önemli.

Bugüne dek hangi işlerde yer aldınız? Kısa bir özet geçebilir misiniz?

Gain platformunda ‘Türkiye’nin İnsanları’ isimli 23 bölümlük bir belgesel yayınlandı. Oraya üçer dakikalık kısa hikayeler çektim. Birçok yerde farklı konseptlerde sergilerim oldu. Anna Laudel Gallery, Contemporary İstanbul ve ‘Apartman’ sergisi bunlardan bazıları. Bir de Darağaç’ta yer aldım. Yeni teklifler geliyor, mümkün olduğunca değerlendirmeye çalışıyorum.

Gelecek projeleriniz neler?

Geçtiğimiz baharda yedi gün boyunca Yörük Projesi için sanatçı Bedia Ekiz ile Konya’dan Antalya’ya 350 keçi ile göç eden yörükleri belgeledik. Skec Art ile gerçekleştirdiğimiz bu proje yakın zamanda sergilenecek. Bir de henüz tam duyurmadığım bir kısa film projem var. Yakında ona odaklanmayı düşünüyorum.

Enfes bir haber bu. Sahi sinemayla aranız nasıl? Kimleri seversiniz?

Sinemayı çok severim. Son dönem Türk filmlerini de severek takip ediyorum. Emin Alper’i, Nuri Bilge Ceylan’ı, Tolga Karaçelik’i beğeniyorum. Onlarla tanışmayı ve birlikte çalışmayı da çok isterdim. Ben de onlar gibi gerçek hikayelere düşkünüm.

instagram.com/dincerisgel, artfactory.com.tr

 

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm