Rapsel
Rapsel

MOBİLYADAN SANAT OLUR MU?

“Rapsel dünya tasarımının en güçlü örneklerini kendi çatısı altına alarak rafine ediyor.”

Yazan:
Time Out İstanbul editörleri
Reklâm

İtalya menşeli tasarım markası Rapsel geçmişten günümüze uzanan tasarımları ve yüksek kaliteli doğal malzemelerle hazırlanan el emeği koleksiyonlarıyla dikkat çekiyor. İstanbul’da da şubeleri olan markanın perde arkasını Türkiye Yönetici Ortağı ve Genel Müdürü Ayşen Uz’dan dinledik. Günsu Özkarar

“Rapsel dünya tasarımının en güçlü örneklerini kendi çatısı altına alarak rafine ediyor.”

Sizi tanıyabilir miyiz?

Fen lisesi mezunu bir mühendisim. İstanbul Üniversitesi ve Koç Üniversitesi’nde eğitim gördüm. Mühendislik eğitimi sonrası ise iletişimin bana daha uygun olacağını ve bundan daha çok zevk alacağımı düşünerek kendimi marka yönetimi ve iletişimi, pazarlama alanına evirmeye çalıştım. 13 yıl Çanakkale Seramik’te çalıştım. Kale Grubu’nda bir dönem marka ve iletişim departmanını, akabinde perakende mağaza teşkilatını yönettim. Sonra Türkiye’nin perakende sektöründe iyi bilinen iki büyük markanın CMO’luğunu yaptım. Türkiye’nin önde gelen markalarına, yabancı yatırım fonlarına satış süreçlerinde eşlik ettim. En son Doğuş Holding’de markalar direktörlüğü yaptım. Doğuş Müşteri Sistemleri diye bir şirketin kuruluşuna eşlik ettim. Akabinde yedi sene önce de Rapsel’in oluşumuna dahil oldum.

Rapsel ismi nereden geliyor?

Aslında İtalyanca bir sözcük değil, cümle: Reprasante Seleziontante. En iyi tasarımların seçkisi demek. Bu isim aslında markanın kuruluş felsefesini anlatıyor. Tüm dünya profesyonelleri tarafından da ‘eşsiz tekil tasarım ürünler’ yaratmasıyla tanınıyor Rapsel.

Markanın şahane bir hikayesi var. Bu hikayeyi sizden dinleyebilir miyiz?

Hikaye de markanın ismiyle başlıyor, yani en iyi tasarımların seçkisinden. 1967 yılında idealist bir tasarımcı olan Mr. Rapsel tarafından kuruluyor marka. Tam adı Aldo Provini. Milano’da iyi bilinen sanayici bir ailenin oğlu. Yaptığı işleri aşkla sahiplenen ve yaratıcı tarafı çok kuvvetli olan bir girişimci. “Öyle bir marka kurayım ki, hayat verdiğimiz ürünler tüm dünyada tasarım yaklaşımıyla eşsiz olsun, kült objeler olarak değerlensin ve saygı görsün. Hem tasarım dili ve yaklaşımı olarak, hem de malzeme ya da teknik olarak öyle yenilikçi olalım ki, ürünlerin dünyada eşi benzeri olmasın, kimse bunları kopyalayamasın,” diyor. 1967’de genç tasarımcılarla çalışmaya başlıyor. Yaklaşık 100 tasarımcıdan bahsediyoruz. Tabii o zamanlar bu isimler çok genç. Sonradan dünyanın en ünlü isimleri olacaklar.

Kim bu isimler?

Philippe Starck, Gisue Hariri ve Mojgan Hariri, Matteo Thun, Gio Ponti, Andrée Putman, Dante Donegani, Marco Piva, Shiro Kuramata, Adri Hazebroek ve birçok önemli isim daha. Bu insanlar tasarım dünyasının öncüleri. Bir şey karalıyorlar ve tüm dünya peşlerinden gidiyor. Böylece hem tasarım tarihine yön veren ikonik ürünler ortaya çıkıyor, hem de marka imajı adına eşsiz bir sermaye oluşuyor.

Tasarımlar nereden ilham alıyor? Milano esintisi ne kadar baskın?

Marka Milano çıkışlı ama bu sorunun cevabı tek başına İtalyan tasarım yaklaşımı değil. Markanın kurucusu Aldo Provini tüm dünyadan yaklaşımını beğendiği birçok tasarımcıyla çalışmış. Mesela ünlü Japon tasarımcı Shiro Kuramata, çok önemli İskandinav tasarımcılar ve Swarovski’den bildiğimiz Orta Doğulu Hariri Hariri var birlikte çalıştığı isimler arasında. Özetle Rapsel tek bir yerden ilham almıyor ve dünya tasarımının en güçlü örneklerini kendi çatısı altına alarak rafine ediyor. Japonya, Orta Doğu, İskandinavya ve daha birçok yerden değişik tasarım yaklaşımlarını sahneye çıkarıyor ve evrensel yaklaşımını böyle koruyor. 

Belki de Rapsel’i en iyi anlatan şey seri üretim yapmayan bir marka oluşudur.

Elbette, fabrikasyon ve zanaat iki farklı üretim şekli. Bu noktada felsefemiz mobilya sektörünün genelinden ayrılıyor. Zanaatın neden daha pahalı olduğunun açıklaması budur. İtalya’da bu mobilyaları üretebilen iki-üç firmada çok az sayıda zanaatkar var. Bu nedenle Rapsel fabrikasyon üretimden ayrılır. Tüketici Rapsel’den ürün aldığında tek bir zanaat işçisinin elinden çıktığını, dünyada belki 20 kişinin evinde var olduğunu, el emeği bir üretimle kendisine ulaştığını bilir. Üründe Rapsel’in özel malzeme karması ve tasarımı da mevcuttur. Tasarım ve malzeme karması kopyalanabilirken bir tek zanaat işçiliği kopyalanamıyor. Bunu şu örnekle de açıklayabiliriz: El işçiliğiyle bir koltuk takımı ürettiğinizi düşünün. Üçlü koltuğun yanına ikili koltuk koyacaksanız, iki ürünün de aynı elden çıkması gerekiyor. Diyelim ki, işçi arada tatile gitti ya da hastalandı ve bu iki ürünü yapamadı. İkinci ürün farklı bir işçinin elinden çıktıysa, ürünler yan yana koyulduğunda el farkı denen bir durum ortaya çıkıyor. Ürünler arasındaki fark anlaşılabiliyor. Zanaatta ayakkabının sağ ve sol tekini aynı işçi yapmak zorunda. Lüks tüketimde de zanaatı kopyalayamıyorlar. Tasarım kopyalanır, malzeme karması kopyalanır, ancak zanaat en önemli nokta. Elbette ki tasarım ve malzeme ile birlikte... Dünyanın en pahalı çanta, ayakkabı ve mobilya markaları zanaat örneği. Nasırlı ellerle yapılan, dünyada sınırlı sayıda olan ürünleri alınca insanlar kendilerini özel hissediyor.

Rapsel ürünlerini en çok kimler alıyor? Kitlenizi nasıl tanımlarsınız?

Lüks ürünün artık belirli bir kesime ait olmadığı, orta sınıfın da lükse yöneldiği görülüyor. Özellikle ürettiği her parçada taşıdığı sorumluluğu gösteren markalar kazanan oluyor. Araştırmalar gösteriyor ki, herkesin satın alma alışkanlıkları değişirken lüks ürün tüketicisi de değişiyor. Güvenilir markalar hem sektördeki hem de müşterinin algısındaki yerini kuvvetlendiriyor. Eskiden sosyal statü göstergesiyle var olan lüks ürünler, bugün kişisel haz ve deneyimlerle daha fazla ön plana çıkıyor. Öte yandan önümüzdeki on sene için tüketici segmentinin büyük çoğunluğunu Y kuşağı oluşturuyor. Tüketim sektörünün belirleyicisi konumundalar ancak eskiye nazaran farklı beklentilerle lükse yöneliyorlar. Çevrelerine hava atmayı, toplumdan ayrışmayı, sosyal statü elde etmeyi önemsemiyorlar. Onlar için önemli olan kendi deneyimleri ve özel konfor alanları. İyi hissetmek ve motive olmak için, kendilerini şımartma güdüsüyle lüks tüketim davranışları sergiliyorlar. Böyle olunca da dünyanın en iyi tasarımcılarının imzasını taşıyan ve en iyi zanaatkarların ellerinden çıkmış bir koltuğa uzanmak onlara haz veriyor. İtalyan tasarımının estetik kaygısıyla şekillenen, yüksek kalitede malzemeye ve kusursuz konfor anlayışına sahip olan Rapsel koleksiyonları da tüm yönleriyle beklentilerini karşılıyor.     

Tüketicinin yapım sürecini çok iyi anlıyor olması lazım bu durumda, değil mi?

Bu konuyu güzel bir anıyla açıklamak isterim. Bir gün Mr. Rapsel’in Milano’daki ofisindeydik. Bana cam bir lavabo gösterip “Sence bu cam ürünün üretim kapasitesi ayda kaç adettir?” diye sordu. Hiçbir fikrim olmadığını ilettiğimde asistanını çağırdı ve masaya incelemem için bir cam lavabo istedi. Ardından şöyle dedi: “Biz bu üründen ayda sadece 8-10 adet yapabiliyoruz, çünkü bu ürün yalnızca zanaatkar ustalar tarafından üfleme cam tekniğiyle yapılabiliyor. İtalya’da bu kusursuzlukta ve büyüklükte üfleyebilen yalnızca iki usta var. 70’li yaşlarındaki bu ustalar sadece pazartesileri ikişer adet üfleyebiliyor ve haftanın diğer günlerinde ciğerlerini dinlendiriyor.”

Hangi müzelerle iş birliği yapıyorsunuz?

New York’ta Modern Sanatlar Müzesi’nde, Chicago ve Melbourne’de Mimarlık Müzesi’nde, Milano’da Prada Müzesi’nde, Philadelphia Sanat Müzesi’nde tekil tasarım objeler olarak Rapsel tasarımları sergileniyor. Prada Müzesi’ni ziyaret ettim. Rapsel ürünleri devasa bir alanın ortasında sanat ve tasarım meraklılarının beğenisine sunulmuş.

Bu eserleri evlerine alanlar kimler?

Özellikle banyo grupları çok ilgi çekiyor. Hollywood ünlüleri ve dünya siyasetinin meşhur isimleri alıyor. Hangi ürünün kimin evinde olduğunu biliyor ve listeliyoruz. Aynı zamanda dünyanın birçok ikonik binasında, ünlü İtalyan moda markalarının Milano ve New York mağazalarında da Rapsel ürünleri var.

Yeni Bodrum şubeniz dışında Türkiye için ne gibi planlarınız var?

Gaziantep ve Adana için görüşmeler devam ediyor. Normal şartlarda agresif bir büyüme hırsımız yok. Markanın hitap ettiği kesim dolayısıyla büyük bir hassasiyet ve ihtimamla sindire sindire büyüyoruz, ancak Bodrum artık küçük bir İstanbul olduğu için eski müşterilerimizin çoğu Bodrum’a yerleşti. Orada çok fazla yabancı ve nitelikli müşteri de var. Bu sebeple Bodrum’da bir şube açmanın doğru olacağını düşündük. Antep ve Adana’ya ise geçmişte zevkler klasiktir diye cesaret edememiştik ama sonrasında yanıldığımızı fark ettik. Oralarda da dünya tasarımından anlayan pırıl pırıl gençler var. İnsanlar Türkiye’nin farklı şehirlerden mağazalarımızı ziyarete geliyor. Belki de zaman içerisinde Anadolu’daki bu dönüşüm, Rapsel’in koleksiyonuna da etnik dokunuşlar olarak yansır.

Addresİstanbul, Halide Edip Adıvar Bulvarı, Darülaceze Caddesi 3A, Bomonti.

Maçka Caddesi 1, Nişantaşı.

Cemil Topuzlu Caddesi 13, Fenerbahçe.

www.rapsel.it/en/index

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm