Nazan Ölçer - Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü

Kültür sanat dünyası pandemiden nasıl etkileniyor? Alınan önlemler uzun vadede ne gibi sonuçlar doğuracak? Farklı alanlardan isimlerle görüşerek bu soruların yanıtını aradık.

Yazan:
Time Out İstanbul editörleri
Reklâm

Pandemi önlemleri kapsamında müzeler ve galeriler bir süredir kapalı. Bu durum Türkiye’de sanat sektörünü nasıl etkiliyor?

Bütün kültür sanat kurumları, önemli kaynaklardan biri olan bilet gelirlerinden vazgeçmek zorunda kaldı. Müzeler açıldığında da bu kaybın birdenbire yerine geleceğini düşünmüyorum. Sosyal mesafeyi koruma uğruna uzun bir süre, daha az ziyaretçi ağırlamak durumunda kalınacak. Pandemi döneminde kapılarını kapatmak zorunda kalan bazı galerilerin mali sorunlarla karşı karşıya kaldığını yabancı ülkelerden gelen haberlerden takip ediyoruz. Bu durum ülkemizde de sanat çevrelerinde büyük endişe yaratıyor. Dijitalleşmenin önemini bu süreçte gördük, ancak sürdürülebilirliğin tek başına dijital kanallar ve teknolojik imkanlarla olamayacağını, içeriğin de onun kadar kıymetli olduğunu anladık. Ne olursa olsun teknoloji bizlere başvuru, araştırma ve arşiv çalışmaları açısından görülmedik bir imkan tanıyor ama asla gerçek bir eserin, bir tablonun yerine geçemeyecek. Umarım uzun süre evlere kapanma durumu, sanatseverleri yeniden müzelere yönlendirir.

Pandemi, Sabancı Müzesi’nin Marina Abramović sergisine denk geldi. Pandemi sonrasında bu serginin akıbeti ne olacak? Hem bu sergi özelinde hem de genel anlamda planlarınız neler?

Yaz aylarını müzemizle özdeşleşen Müzede Yoga, Müzede Sahne, Müzeye Suare gibi her yaz yaptığımız açık hava etkinliklerine ayırmayı planlıyoruz. ‘Akış / Flux Marina Abramović+MAI’ sergimizi ise performans sanatçılarının takvimine bağlı olarak sonbaharda tekrar ziyarete açmayı hedefliyoruz.

Sanatçılar, müzeler, galeriler salgının sebep olduğu yaraları nasıl sarabilir? Bunun için şimdiden nasıl adımlar atılabilir?

Bu dönem tüm kültür sanat aktörlerini etkiledi. Unutmamak gerekir ki tarih boyunca savaş, salgın gibi global ölçekte insanlığı etkileyen dönemlerden çıkmak için sanat da önemli bir araç oldu. Bu dönemlerde acıları dile getiren, yaşanılanların tekrarlanmamasını dileyen pek çok eser yaratıldı. Edebiyatta, heykel sanatında bunun pek çok örneği var. Yakın tarihe bile bakarsak 20. yüzyılın iki büyük dünya savaşı pek çok sanat akımına, her şeyi sıfırlayıp yeniden başlama duygusuna, yeni umutlara zemin sağladı. Müzemizde gerçekleşen Kobra, Zero ve Rus Avangardı sergileri bile hep büyük dönüşümlerin yaşandığı yılların ürünleri oldu. Dünyayı durma noktasına getiren Kovid-19 salgını da gelecekte pek çok alanda etkisini gösterecektir. Sanat kurumlarının yeniden kalkınması için devlet kuruluşlarının büyük desteği gerekiyor. Bu, Avrupa’nın pek çok ülkesinde şu anda gerçekleşiyor. Müzelere, galerilere, sanatçılara büyük destek paketlerinin hazırlandığını biliyoruz. Ayrıca pek çok sivil toplum kuruluşu da bu konuda faaliyet gösteriyor ve yardım çağrıları yapıyor. Türkiye’de de bunun gerçekleşebilmesi için bazı girişimlerin olduğu duyuldu. Umarım ki kültür ve sanat kurumları her şeye rağmen bu zor dönemi atlatır.

Pandemi öncesinde Türkiye’de müzelerin, galerilerin en büyük sorunu neydi? Pandemi sonrasında bu durum nasıl değişecek?

Ne yazık ki ülkemizde kültür sanat öncelikli konulardan biri olamadı. Sanat mutlaka eğitim sistemimizin içine, özellikle de çocukların yaşamına bir beslenme kaynağı, sorgulama vesilesi, mutluluk olarak girebilmeli. Müzelerin ve bütün sanat kurumlarının da bu hedef doğrultusunda çalıştığını biliyoruz. Ancak her şeye rağmen müzeler ve sanat kurumlarına ayrılan bütçe ve yatırımın diğer alanlara göre çok daha az hatta yetersiz olduğu biliniyor. Müzelerin hâlâ iyi yetişmiş gerçek uzman ihtiyacı bulunuyor.  Pandemi süreci umarım ki ümit vadeden planları daha gerilere itmez.

Çoğumuzun evden çalıştığı bu dönem işinize dair en çok neleri özlüyorsunuz?

Evden ve ofisten çalışmakla ilgili bir sorunumuz olmadı. Günlük çalışma rutinlerimiz, daha da fazla artarak aynen devam ediyor. Her hafta mutlaka bir iki günü müzede geçirdik. Müzemizin fiziki ortamı bizim gerekli sosyal mesafe kurallarına uymamıza olanak tanıdı. Özleme gelince... Elbette en çok müzemizin bahçesini özlüyorum. Bu dönemde takipçilerimize iyi gelecek güzel bahçe içerikleri sunduk. Kuşkusuz en büyük özlemim hayatın nispeten normale dönmesi.

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm