Performans ondan sorulur

Yıllardır performans yapmayan Marina Abramović, kurucusu olduğu Marina Abramović Enstitüsü (MAI) aracılığıyla hem kendi sanatını yaşatıyor, hem de performans sanatının gelişmesi için çalışıyor. Sanatçı ‘Akış /Flux’ sergisiyle İstanbul’da da gündem yarattı.

Yazan:
Nadir Sönmez
Reklâm

Nedir? Performans sanatçısı Marina Abramović'in kariyerine ışık tutan bir sergi.

Neden gitmeli? Uzun süreli canlı performanslara şahit olmak için.

İstanbul’da yaşayanlar bir süredir Marina Abramović’in portre fotoğrafının yer aldığı dev sergi afişlerine şehrin birçok yerinde rastlıyorlar. Sergi söz konusu olduğunda asıl alışık olduğumuz eserlerin ön plana çıkarılması. Ancak konu performans sanatı olduğunda, eser sanatçının kendisi oluyor. Dolayısıyla bir performans sanatçısının sanatsal üretimini geliştirmesi demek, kendini ortaya koyma halini sürekli güncellemesi demek. Bunu başarıyla yaptığı için artık performans sanatıyla özdeşleşen bir isim Marina Abramović. Şöhretini yaratan, gerçekleştirdiği başarılı performanslar kadar sanat dünyasında kendi ismini yönetme biçimi de aynı zamanda. Kendi kariyer kulvarını yaratmanın yanı sıra, ürettiği mecranın tanınırlığı ve geçerliliği için de bir kurum kuran, Marina Abramović Enstitüsü’ne ismini veren dünya çapında bilinen bir figür.  

Marina Abramović Enstitüsü tarafından Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi ve Akbank Sanat’ın ev sahipliğinde düzenlenen ‘Akış/Flux’ sergisi İstanbul’un en çok konuşulan güncel sanat olayı. Serginin Sabancı Müzesi’nde yer alan bölümü üç kata dağılıyor. İlk katta, sanatçının yaklaşık 50 sene boyunca ürettiği performansların video ve fotoğraf belgeleri aracılığıyla, çağımızın en medyatik sanat kariyerlerinden birine şahit oluyorsunuz. Bu bölümde öne çıkan eserlerden biri ‘Balkan Barok’ performansının videosu. Abramović beyaz önlüğü ve kırmızı çerçeveli optik gözlüğüyle bir sağlık profesyonelini andırır halde ve resmi bir tonda kameraya bakarak konuşuyor. Balkanlar’da sıçanların nasıl öldürüldüğüne dair acımasız bir hikaye anlatıyor. Ses tonu ve üslubu anlatının ayrıntılarının dehşetini yorumlamıyor, bir spikerin haberleri ele alışındaki soğukkanlı ve mesafeli tavrı sürdürüyor. Öyküsü bittiğinde ise önlüğünü çıkarıyor ve dans etmeye başlıyor. Agresiflik ve dişiliği harmanladığı bu dansını hemen önce anlattıklarını unutarak izlemek mümkün değil. Balkan coğrafyasıyla özdeşleşen bu dansı izlerken, hikayeyi bilmeseniz fark edemeyeceğiniz bir ironi görüyorsunuz. Bir milletle özdeşleştirilen genel özellikleri sorgularken buluyorsunuz kendinizi. ‘Uykusuzluk’ isimli videoda ise Abramović’i tango müziği eşliğinde tek başına dans ederken görüyorsunuz. Çift olmakla özdeşleşen bir dans türünde solo yaparken, yalnızlığı zor yaşıyormuş gibi gözükmüyor. Bazen gölgelerin içinde bir silüete dönüşüyor, bazen de ışığın altında memnuniyetini okuyabiliyorsunuz.  

Abramović’in kariyerinde uzun zaman beraber olduğu Ulay ile yaptığı ikili işlerin önemli bir yeri var. ‘Durağan Enerji’ performansında ikilinin arasında gerili bir yay ve zehirli bir ok bulunuyor. Ulay oku, yayı tutan Abramović’e doğrultmuş ve karşılıklı duruyorlar. İnsan zihni ister istemez Abramović’in göğsüne yönelmiş ve gerilmiş okun yaydan çıkması durumunda olacakları hayal etmeye başlıyor. Her ne kadar gördüğümüz hareketi çok sınırlı bir koreografi olsa da Ulay’ın küçük manipülatif hareketleri, sanatçıların göğüslerine takılmış mikrofonlar aracılığıyla duyduğumuz kalp atışlarının ritmini değiştiriyor ve aldıkları riski seyirciye de hissettiriyor. ‘Aaa-aaa’ ikilinin karşılıklı durarak çığlık attıkları, ‘Zamanda İlişki’ ise saçları arkalarından birbirlerine bağlı şekilde durdukları performanslar. Bu gibi eserlerindeki provokasyon, tehlike ya da risk üzerine yaptıkları çalışmalardan farklı olarak, performans sanatının kendi iç dinamikleriyle ilgili. Artık neyin performans olduğu sorusuna cevap veren işler üretmekten ziyade, her yaptıklarının performans olarak kabul edileceği bir mevkinin sağladıklarını sunuyorlar.

Serginin performans bölümünde Türkiye’den ve dördü davet üzerine yurt dışından gelen 16 sanatçının uzun süreli canlı performansları yer alıyor. Brezilyalı Paula Garcia’nın küratörlüğünü yaptığı bu bölümde MAI tarafından gerçekleştirilen açık çağrıya cevap veren sanatçılardan seçilenler yer alıyor. Sergi öncesinde MAI ekibiyle birlikte İstanbul dışında gerçekleştirilen bir haftalık inziva sürecinde bedensel ve zihinsel hazırlık sürecinden geçmiş sanatçılar. Her biri performansını serginin ziyaret saatleri boyunca sürdürüyor. Değişken takvimlerle sergilenen ve sekiz saatlik sürelere yayılan performanslardan hangilerini görebileceğiniz gideceğiniz güne kalmış. Mesela sergiyi 10-29 Mart tarihleri arasında gezerseniz, sizi serginin girişinde Dilek Champs’in ‘Kırmızı Halı’ isimli performansı karşılayacak. Serili bir kırmızı halının altında kıvrıldığı, uzandığı ve çömeldiği bu performansın ilginç fotoğraf kareleri yakalamaya olanak tanıdığını söyleyebiliriz. Evren Kutlay’ın performansı ‘Tekliğe Giden Yolda: Doğuya ve Batıya Barış İçin Bir Öneri’yi ise 24-29 Mart tarihleri arasında görebilirsiniz. Osmanlı ve Avrupa müziği arasındaki etkileşimi araştıran sanatçı Osmaniye Marşı’nı icra ediyor.

Serginin ‘Metot’ bölümünde ise Abramović Metodu’nu deneyimleyebiliyorsunuz. Girişinde sergi çalışanlarının sizi karşıladığı bu bölümde size deneyimleyeceğiniz alanla ilgili bilgiler veriliyor. Cep telefonu ve kişisel eşyalarınızı küçük dolaplara kilitledikten sonra, dışarıdaki sesi izole eden kulaklıkları takıp içeri giriyorsunuz. Sesten arınmanın etkisiyle, gözleriniz açık meditasyon yapıyormuş gibi hissedeceğiniz bir ortamda buluyorsunuz kendinizi. Sergi görevlileri size eşlik ediyor ve yönlendirmelerde bulunuyor. Duvara dönük sandalyelere oturup, karşınıza yerleştirilmiş tek renkten oluşan bir bölgeye bakıyorsunuz ya da bir masada diğer ziyaretçilerle birlikte birbirine karıştırılmış mercimek ve pirinçleri ayıklıyorsunuz. Sanatçının ‘Artist is Present’ isimli meşhur performansını deneyimlemeniz de mümkün. Birbirine dönük yerleştirilmiş sandalyelerde tanımadığınız insanlarla istediğiniz sürece karşılıklı oturuyorsunuz. Ayrıca uzanabileceğiniz yataklar da bulunuyor, çalışanlar uzandığınızda üstünüze beyaz bir çarşaf örtüyor. Atmosfer duyularınızı rahatlatıyor ve size dinginlik veriyor. Bu kadar çok birbirini tanımayan insanın çatışmadan sakince bir arada bulunması, performans sanatının sosyal tanımlarını anlamak için olanak sağlıyor.

MAI tarafından hazırlanan bir dizi dokümantasyon sergisini görmek ve Abramović’in çalışmalarına odaklanan filmleri izlemek için ise yolunuzu Akbank Sanat’a düşürebilirsiniz. Performans sanatının yakın geçmişini ve tarihini ele alan dokümantasyon sergileri, performans sanatını bu disipline aşina olmayan izleyici kitlesine tanıtmayı amaçlıyor. Dört ayrı tema altında toplanan dokümantasyon sergilerinde bu ay ‘Bellek’ (14 Mart’a kadar) ve ‘Sınılar’ (17 Mart-4 Nisan) temalarına ayrılmış.

‘Akış / Flux’, 26 Nisan’a kadar, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi ve Akbank Sanat, SSM’ye giriş 25-40 TL, Akbank Sanat’a giriş ücretsiz. www.sakipsabancimuzesi.org, www.akbanksanat.com

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm