Fringe

Yeni Festival: Fringe

İlki 1947 yılında Edinburgh’da düzenlendiğinden beri dünyanın dört bir yanına yayılan Fringe Festival artık İstanbul’da. Fringe hakkında merak ettiklerimizi Fringe ekibinden Eda Erman ve Zeynep Uğur’a sorduk.

Yazan:
Nadir Sönmez
Reklâm

İyi haberlerimiz var. İlki 1947 yılında Edinburgh’da düzenlendiğinden beri dünyanın dört bir yanına yayılan Fringe Festival artık İstanbul’da. Tiyatro, dans ve performans alanlarından güncel örnekleri bir araya getiren festivalin programı, yerli ve yabancı 184 ekibin başvuruları arasından seçilen eserlerle belirlendi. Merak ettiklerimizi Fringe ekibinden Eda Erman ve Zeynep Uğur’a sorduk.

Ekibi tanıyabilir miyiz?

Zeynep Uğur İstanbul Fringe ekibi farklı disiplinlerden gelen sekiz kişiden oluşuyor. Denizhan Çay, Kopenhag Dansehallerne, Brüksel Espace Catastrophe, Fiziksel Tiyatro ve Komedi Okulu gibi kurumlarda eğitimler aldı. Hareket ve Oyun Laboratuvarı (Harolab) kurucularından Emre Yıldızlar, Brüksel’de Ecole LASSAAD’da fiziksel tiyatro eğitimi gördü. Sarı Sandalye ve Compagnie du Paon ile çalışıyor. Emirhan Altunkaya, akademik kariyerinin yanı sıra BMI’da Pazarlama ve İş Geliştirme Danışmanı. Ben Paris EHESS’te siyaset bilimi doktorası yaptım, tezimde Türkiye’de kamusal alanda kültürün dönüşümünü tiyatro üzerinden inceledim. Aynı zamanda danışmanım Nilüfer Göle’nin Public Space Democracy projesinde çalışıyorum. Uzun süre Pozitif, Bomontiada, Alt, Babylon gibi oluşumların iletişim danışmanlığını yürüten Eda Erman, bir yandan da Tiyatro Öteki Hayatlar’da oyunculuk yapıyor. Bilgi Üniversitesi’nde Kültür Yönetimi yüksek lisansı yapan Gizay Akdoğan, FiTiKO’da koordinatör ve ‘Alice Müzikali’nin yapım asistanı. Yasemin Demirel İstanbul Fringe’in görsel dünyasını yarattı. Afrika tiyatrosu ve performans etnografisi üzerine çalışan Zeynep Demir daha önce Prag Fringe Festival’da görev aldı.

Festivali gerçekleştirmek için nasıl bir sistemle çalışıyorsunuz?

Eda Festivali desteklerle ve gönüllülük esasıyla gerçekleştiriyoruz. En büyük destekçilerimiz mekan sponsorlarımız Akbank Sanat, Anahit Sahne, Beykoz Kundura, Craft Tiyatro, DasDas, Feriye, İDSA, Iparho, Kadıköy Boa Sahne, Kumbaracı50, Mecra, MSGSÜ Çağdaş Dans ASD, Moda Sahnesi, Sakıp Sabancı Müzesi ve Tuhafier. Henüz bütçeli bir sponsorumuz olmamasına rağmen ürün sponsorlarımız var. Kadıköy Belediyesi de festival boyunca pek çok lojistik desteğin yanında Caddebostan Kültür Merkezi’ni ve Barış Manço Kültür Merkezi’ni açarak destek oldu.

Fringe tarihi hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?

Zeynep Uğur ‘Alternatif’, ‘keşfedilmemiş’, ‘sınır’ anlamlarına gelen Fringe’in hikayesi, 1947 yılında Uluslararası Edinburgh Festivali’ne davetsiz olarak katılan ve gösterilerini ‘bir kenarda’ sergileyen sekiz ekip ile başlıyor. Bu oluşum, çağdaş gösteri sanatları alanındaki en prestijli festivallerden biri olarak görülen Edinburgh Fringe’e dönüşüyor. Bugün Fringe festivalleri, her yıl dünyanın farklı şehirlerinde farklı ölçek ve formlarda düzenleniyor ve alternatif ve yenilikçi işler üreten genç sanatçılara işlerini uluslararası platformda sergileme imkanı sunuyor.

İstanbul Fringe Festival’ düzenleme fikri nasıl doğdu ve gelişti?

Zeynep Kendi hayatlarımızda, yurt dışında ve Türkiye’de aldığımız eğitimler, yaptığımız üretimler bizi “İstanbul için nasıl bir sanat platformu istiyoruz?” sorusunda birleştirdi. Emre’nin katıldığı bir Fringe festivalinin dönüşünde “Biz niye İstanbul’da bir Fringe yapmayalım?” demesiyle bu düşünce hayata geçti.

Festival için uluslararası bir açık çağrı yaptınız ve önemli sayıda başvuru aldınız. İlk senenizde böyle önemli bir bilinirliğe sahip olmanızı neye bağlıyorsunuz?

Zeynep Gösteri sanatlarında da artık günceli takip eden, farklı yerlere gidip yeni keşifler yapmak isteyen bir kitle var. Uluslararası duyuruların, davetlerin paylaşıldığı platformlarda duyuru yaptık bu kitleye ulaşmak için ama biz de bu kadar ilgi görmeyi, 184 başvuru almayı beklemiyorduk açıkçası. 

Eleme aşaması nasıldı? Programdaki oyunları belirlerken hangi faktörleri göz önünde bulundurdunuz? Nasıl bir seçki oluştu?

Eda Bu konuda her Fringe farklı çalışıyor. Biz mekan imkanlarına göre hareket etmemiz gerektiği için eleme yapmak durumundaydık. Bunun için bir danışma kurulu oluşturduk. Türkiye'nin gösteri sanatları alanından isimler sürecin başından itibaren aktif katılımcılar olsun istedik. Öncelikle sanatsal olarak yenilikçi, bizi heyecanlandıran işleri seçtik. Disiplinler ve ülkeler arasında da denge oluşturmaya çalıştık. Türkiye’den başvuruları seçerken de görünürlüğe ihtiyaç duyan ekiplere öncelik verdik.

İstanbul’daki birçok tiyatro sahnesi ve kurumla iş birliği gerçekleştiriyorsunuz. Festivali çok sayıda semte ve mekana dağıtma tercihinizin sebepleri nelerdir?

Zeynep Festival bizim için şehrin dinamiğini değiştirmeli, farklı bir atmosfer yaratmalıydı. Fringe de bilhassa kentin çeperlerine, sınırlarına ilişkin bir konsept. Fringe Festival’ı İstanbul’da yapmak kente yayılmayı, dağılmayı, çoğalmayı gerektiriyordu. Gelen sanatçılar da İstanbul’un dinamiğini solusun, farklı yüzlerini deneyimlesin istedik. Yukarıda saydığımız mekanlar buna göre belirlendi.

İstanbul Fringe Festival’ın düzenlenmesi şehrin sahne sanatları dinamiklerini nasıl etkileyecek?

Zeynep İstanbul’un çok yaratıcı ve dinamik bir gösteri sanatları alanı var. İstanbul Fringe de bu dinamiğe eklemleniyor. Bu bağlamdaki ilk etkinliğimiz Sakıp Sabancı Müzesi Gösteri Sanatları Günleri’nde, Fringe ekibinden Zeynep Uğur'un yürütücülüğünü üstlendiği ‘Kenti Şiirselleştirmek/ Kentte Gösteri Sanatları Aracılığıyla Alan, Mekan, Boşluk Yaratmak’ başlıklı paneldi. Emre Koyuncuoğlu, Yeşim Özsoy ve Fringe ekibiyle 90’lardan bugüne gösteri sanatlarının kentle ilişkisini konuştuk. Bizim için diğer önemli bir adım da 18 Eylül’de Facebook Community Hub’da düzenleyeceğimiz ‘Türkiye’de Bağımsız Sanat: Mekanlar, Üretimler, Deneyimler’ başlıklı buluşma. Farklı kuşaklardan ve disiplinlerden isimler deneyimlerini paylaşacaklar. Festival uluslararası arenada da ilgi çekiyor, katılımın yıllar içinde artmasını umuyoruz.

Festivalin hazırlık aşamasında ne gibi sürpriz gelişmeler yaşıyorsunuz? Etrafınızdaki insanların festivalle ilgili beklentileri neler?

Eda Bizi en çok şaşırtan gördüğümüz ilgi ve destek oldu. Birkaç gösterinin biletleri şimdiden tükendi. Bu da İstanbul Fringe gibi etkinliklere, bir arada ve yurt dışıyla iletişimde olmaya duyulan ihtiyacı gösteriyor bizce.

Uluslararası bir Fringe ağı var mı? İstanbul’da Fringe düzenlenmesi Fringe camiasında nasıl karşılanıyor?

Eda Evet, uluslararası bir Fringe ağı var, İstanbul Fringe de resmi olarak bu ağa dahil. Biz Stockholm Fringe, Kıbrıs’taki Buffer Fringe ve Prag Fringe ile diyalog halindeyiz. İstanbul Fringe fikri onları da çok heyecanlandırdı, başından beri destek oldular.

18-22 Eylül, Moda Sahnesi, DasDas, MSGSÜ Çağdaş Dans ASD, Craft, Noact, Kumbaracı50, Gösteri Evi, Kadıköy Boa Sahne, Tuhafier, Akbank Sanat, Barış Manço Kültür Merkezi, Caddebostan Kültür Merkezi, Beykoz Kundura, IDSA, Sakıp Sabancı Müzesi, İparho, tam: 60 TL, kombine (üç oyun): 150 TL, öğrenci: 40 TL, kombine (üç oyun): 100 TL, www.fringeistanbul.com

Bu performansları kaçırmayın

Fringe programından dikkatimizi çeken beş performans.

 

Wreck

Hareket, ses ve görsel sanatların buluştuğu bir performans ‘Wreck’. Sahne üzerindeki performansçılar dev, siyah ve şişirilmiş bir plastikle etkileşim halinde. Yumuşak bir heykel olarak nitelendirdikleri bu obje, koreografiye dair yeni sorular üretiyor ve seyircinin sahne üstündeki bedenleri algılayışını değiştiriyor.

17 Eylül, Sakıp Sabancı Müzesi, 20.45

Cute (Skin)

İnsan derisi onun dış dünyayla temas etmesini sağlar ve yaşantıya dair hikayeler barındırır. Deriyi daha derinlemesine düşünmeye sevk eden bu performansta bir dansçı dev bir beyaz tuvalin ardında gizleniyor. Kıpırdanışları, insan derisinin hareket kaynaklı değişimini gözler önüne seriyor.

19 Eylül, MSGSÜ Bomonti Yerleşkesi Çağdaş Dans ASD, 20.30

 

Vorteks

‘Vorteks’in çıkış noktası Ömer Kanıpak’ın 2015 tarihli ‘Massive Ghosts’ isimli video instalasyonu. Gösteride performansçılar, hayatın getirdiği engellerin benliklerine etkilerinden dans ve hareket aracılığıyla sıyrılmaya çalışıyorlar.

20 Eylül, Akbank Sanat, 20.30

Waiting for the Fishes

Silvia Pezzarossi’nin koreografisini de üstlendiği bu tek kişilik gösterisinde dans, sirk, tiyatro ve performans bir araya geliyor. Sahnede boş bir kutu ve içinde balıkların olmadığı bir akvaryum var. Beklemekle ilgili bir şiirden ilham alan gösteride seyirci olarak boş duracağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz.

21 Eylül, Beykoz Kundura, 19.00

 

The Sensemaker

Tek kişilik bu gösteride dans ve tiyatro bir arada. Yeni teknolojilerin ve bürokrasinin eleştirisinin yapıldığı performansta Elsa Couvreur bir telesekreterle savaş halinde. Dünyamızdaki güncel sıkıntılar ve korkular, ironik bir bakış açısıyla ele alınıyor.

22 Eylül, Kumbaracı 50, 20.00

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm