Aslı Can Kortan ve Özer Arslan

Pera'nın Zamanı'nı oyuncularından Aslı Can Kortan ve Özer Arslan'dan dinleyin!

Kumbaracı50’nin Pera Palace Hotel Jumeirah’ta sahnelenen yeni oyununa bilet bulabildiyseniz şanslısınız. Kapalı gişe oynayan ‘Pera’nın Zamanı’nı, oyuncularından Aslı Can Kortan ve Özer Arslan ile konuştuk.

Yazan:
Gülin Dede Tekin
Reklâm

Altıdan Sonra Tiyatro ekibi, ‘Pera’nın Zamanı’ ile bir kez daha Kumbaracı50 sınırlarının dışına taşıyor. Bu defa istikamet, Pera Palace Hotel Jumeirah. Seyirciyi tek bir mekâna kapatmayan, otelin tüm kokusunu içinize çekerek izleyebileceğiniz bir oyun kurgulamış ekip. Bir tiyatro oyunundan ziyade, kısa kısa oyunlardan oluşan deneysel bir iş ‘Pera’nın Zamanı’. Pera Palace Hotel Jumeirah’ın tarihi konuklarıyla özdeşleşmiş dört odasında geçen dört hikâyenin metinlerini Gülhan Kadim, Seda Özen Yürük, Selin Girit, Selen Orcan ve Yaman Ömer Erzurumlu kaleme almış. Yönetmen koltuğunda ise yine Erzurumlu var. Ruhu odalara hapsolmuş konuklarla vedalaşmak için bellboy’larla beraber otelde dolaşmaya ve konukların hikâyelerini dinlemeye hazır olun.

Kumbaracı50 kamusal alana çıkmayı ve kolektif işleri seven bir ekip. Bu sezon da Beyoğlu’nun ayakta kalmayı başaran sayılı simgelerinden Pera Palace Hotel Jumeirah’ta izliyoruz sizi. Nasıl oldu bu buluşma?
Aslı Can Kortan:
Pera Palace Hotel Jumeirah sıradan bir otel değil bizim için. 19. yüzyıl ögelerini taşıyan bir tarihe sahip, İstanbul’un simgelerinden biri haline gelmiş bir otel. Bu nedenle başka bir otelde yapılabilecek bir proje değildi bu. Pera Palace Hotel Jumeirah, mevcut oyunlarımızı orada oynamamız teklifi ile geldi bize. ‘Sorunlu İnsan Kaynağı’ ve ‘Yokuş Aşağı Emanetler’ oyunlarından deneyimli yönetmenimiz Ömer’in fikriyle biz onlara özel bir oyun yapmayı teklif ettik. 

Pera Palace Hotel Jumeirah denince kafamızda canlanan hikâyeler var. Oyun bu hikâyelerden etkilendi mi?
Aslı:
Pera deyince herkesin kafasında cinayet, gizem, polisiye canlanıyor. Biz bu algıdan uzak durmaya çalıştık. Tarihi kişilerin olmadığı ana bir hikâye etrafında, birbirinden bağımsız, dört hikâyeli bir oyun çıktı sonunda ortaya. Seyircileri otelin odaları, koridorları ve merdivenlerinde dolaştıran, en sonunda balo salonunda uğurladığımız bir oyun bu.

Hikâyeler, odalarla özdeşleşen anılara işaret ediyorlar ama aynı zamanda özgünler de.
Özer Arslan:
Belgesel tadında bir şey yapmaktan kaçındık. Anlattıklarımız, o odalarda tarih boyunca yaşananlardan esinlenen, çağdaşlaşmış hikâyeler. Benim oynadığım hikâyede çocukluk arkadaşı iki profesyonel hırsızın oteldeki misafirliği anlatılıyor mesela. Aralarındaki çatışmanın çözümlendiği oldukça eğlenceli bir metin.

“Bu oyun tamamen hissiyat üzerine kurulu.” -Aslı Can Kortan-

Oyunu sahneleyecek noktaya gelene kadar zorlu bir süreçten geçmiş olmalısınız. Oyunun matematiğini nasıl oturttunuz?
Aslı:
Teknik kısmı çok meşakkatliydi. Seyirciler üç grup halinde ve kulaklıkla izliyorlar oyunu. Her turda bir oyunu dinlendiriyoruz. Ayrıca, her grup için ayrı ayrı dönen, sürekli bir radyo yayını var. Odalardan çıkıldığında ise tek bir kanaldan veriliyor yayın.
Özer: Altıdan Sonra ekibinin büyük çoğunluğu İTÜ’den mezun matematik temelli insanlar olduğu için çözüme ulaşmak daha kolay oldu. Yine de uzun süre dakika ve saniye hesapları ile uğraşmak zorunda kaldık. Ben mesela oyunu gerçekten oynamaya başlayana kadar ne olduğunu tam olarak çözememiştim. 

Herhangi bir tiyatro oyunundan farklı bir gözle bakmalıyız bence ‘Pera’nın Zamanı’na.
Aslı:
Ben de öyle düşünüyorum. Tamamen hissiyat üzerine kurulu bir oyun. Pera’ya ve odaların sahiplerine karşı hissettiklerimiz, bu mekânda bir şeylere tanık olmanın, burada takılı kalmanın hissiyatı… Giriş-gelişme-sonuç şeklinde ilerleyen bir hikâye sunmaktansa “Nasıl bir hissiyatla Pera’yı dolaştım, neler hissettim?” sorusunu sorduruyor.
Özer: Konvansiyel tiyatrodan farklı bir deneyim olduğu için kaçınılmaz bir durum bu. Olay örgüsü ve hikâyelerden ziyade deneyimlediğiniz şeyin farklılığı ön plana çıkıyor. Kulaklıklarla, bir odada oyuncu ile burun buruna oyun seyretmek, böylesi bir mekânın atmosferini solumak seyirciyi etkileyen bir durum. Bunların hepsi üst üste gelince bildiğimiz dramatik aktarımdan ziyade hissi bir bakış kaçınılmaz oluyor.

‘Pera’nın Zamanı’ prömiyer yaptığı günden beri kapalı gişe oynuyor. Nedir bu başarının sırrı?
Özer:
Biz de şaşırdık. İnanılmaz bir ilgi var.
Aslı: Sanırım insanların Pera Palace Hotel Jumeirah’ı görmek istemelerinin de etkisi büyük.
Özer: Bir de karşılaştığımız insanların çoğu bildiğimiz tiyatro izleyicisinden ziyade, yeni etkinlikleri takip eden, “Deneysel bir iş yapılıyor, acaba nedir?” diye merak eden kişiler.

Ben de oyunu birlikte izlediğim seyircilerin neredeyse hepsinin beyaz yakalı olduğunu düşünmüştüm.
Özer:
Hatta üst beyaz yakalı. Alışkın olduğumuz seyircilerin dışında bir sınıfla tanıştığımızı ve bunun bizim için çok yararlı olduğunu düşünüyorum.
Aslı: Kumbaracı50’ye gelirler mi bilmiyorum ama bu ilgi umuyorum ki bizim ve diğer sahnelerin oyunlarına da yansır.

Bu sezon Kumbaracı50 için neler planlıyorsunuz?
Aslı:
‘Yalınayak Müzikhol’ ve ‘Şizo Şeyks’ devam ediyor. Şermola Sahnesi kapandığı için onlar da artık bizimle beraberler.
Özer: Akbank Sanat’la yeni bir ortak proje üzerinde çalışıyoruz. Oradaki çağdaş sanat etkinliklerini ve sergileri gezdirecek bir oyun tasarlıyoruz.

Bu mutualist yaşama ihtiyacımız var.
Özer:
Disiplinler arası çalışmalara dönmemiz gerektiğini düşünüyorum. Ülkede sanat yapan insanlar olarak çok sıkıştık. Kurumlarla ve disiplinlerle bir araya gelip, yan yana durursak daha güçlü ve umutlu bir şekilde yolumuza devam edebileceğimize inanıyorum.

Aralık ayı için tüm biletler tükendi. www.kumbaraci50.com

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm