Get us in your inbox

Begüm Egeli Bursalıgil

Begüm Egeli Bursalıgil

Articles (12)

3D baskı devrimi

3D baskı devrimi

‘Üç boyutlu baskı’ kelimelerini giderek daha sık duyuyoruz. Genellikle tıp endüstrisi ve uçak sektörü gibi alanlarda kendini gösteren bu teknoloji ayakkabı, aksesuar, dekorasyon gibi alanlara da hızla giriş yaptı. Ancak bu tekniğin moda tasarımlarına uyarlanması konusunda fazla yol kat edilmiş değil. Üç boyutlu yazıcıdan giyilebilir ürün çıkarmak, kumaşın yumuşaklığını makine aracılığı ile aktarabilmek hayli zor. Mirimalist ise bu devrimsel teknolojiyi günlük parçalara aktarma tutkusu ile yola çıkmış bir marka. Üstelik bu anlamda hedefine ulaşmış ilk Türk markası. Mirimalist’in baskı ile boyut kazanan, geometriden beslenen minimalist vizyonunun yaratıcısı Miray Tok Çakır. Boğaziçi sosyoloji mezunu olan Çakır uzun yıllar pazarlama sektöründe çalışmış ve bu esnada pazar araştırmaları yapmış. Kurumsal hayattaki deneyiminin, tüketici taleplerini anlamak konusunda kendisini çok iyi yönlendirdiği aşikar. Kurumsal hayatı tam gaz devam ederken IMA’ya ve ardından Vakko Esmod’a yazılan Çakır kendine çizdiği bu alternatif yolu çocukluğundan beri içinde olan ‘bir şeyler çizme’ hissiyatına bağlıyor. Bir senelik araştırma döneminin ardından Mirimalist’i 2016 senesinde kurdu Çakır. Yaz için ürettiği koleksiyonun ardından raflarda yerini alan sonbahar/kış seçkisi, markanın ilk kışlık koleksiyonu. Mirimalist’in hedefinde kalite ve farklılık peşinde koşan şehirli kadınlar var. Amaç, kadınların birbirine “Üzerindekini nereden aldın?” diye sormadan edemeyeceği parçalar yaratmak.  Sıra dışı stil

Sürdürülebilirlik manifestosu: Reflect

Sürdürülebilirlik manifestosu: Reflect

Ece Altunmaral ile Edipcan Yıldız’ın yolları kesiştiğinde, iki buçuk yıldır finansal danışmanlık sektöründe çalışan Ece, sosyal etkiye dönüştürülebilecek bir fikir; Boğaziçi’nden yeni mezun Edipcan ise günlük tüketim alışkanlıklarının sosyal bir amaca hizmet edebileceği bir anlayış bulma peşindeydi. Merkezine ‘insan’ faktörünü koyan bir marka yaratma fikri onlar üzerine konuştukça olgunlaştı ve ete kemiğe büründü. Kıyafetlerin güçlü birer iletişim aracı olduğu gerçeğinden hareketle, manifestolarını yaymak için modadan yola çıkmaya karar verdiler. Uzun bir süre araştırma yaptılar; ‘Sürdürülebilir moda kavramı nedir?’, ‘Bu konuda Türkiye nerededir?’ gibi sorulara yanıt aradılar. Çevre kirliliğini en çok pompalayan ikinci sektörün hızlı moda sektörü olduğunu düşününce, başlangıç noktalarını takdir etmeden geçemiyor insan. Ancak hikâye sonradan daha da güzelleşiyor; çünkü Reflect için işin alameti farikası tasarım aşamasında filizleniyor. Koleksiyonlarının DNA’sını oluşturan fikri Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilir kalkınma hedeflerine göre belirliyorlar.  Ece Altunmaral ve Edipcan Yıldız ‘Solidarity’ (dayanışma) ismini verdikleri ilk koleksiyonlarının belkemiğini ise eğitimde fırsat eşitsizliği oluşturuyor. Reflect bu konuyu Türkiye’de bir yaşam kurmaya çalışan Suriyeli mülteci çocukların üzerinden işlemeye karar veriyor. Hedef, yuva dahil okul çağına gelmiş, 12 yaşından küçük çocuklar… Bu çocukları topluma kazandırmak üzere Fatih’te çalışmalar yapan, Small Projects İstanbul

El emeği harika çantalar mabedi: Çuval

El emeği harika çantalar mabedi: Çuval

Bazı markalar kendi yolunu kendi çizer. Doğumu, gelişmesi ve hatta kitleler tarafından takdir edilmesi, sanki kendiliğinden olmuş hissi verir insana. Büyüyüp gelişmek onun mayasında varmış, başka türlüsü düşünülemezmiş gibi... Ayşe Özgüneş’in yarattığı Arnavutköy’deki Çuval da tam böyle bir marka. Amerika’da tasarım ve ürün yönetimi okuduktan sonra yurda dönüp reklamcılık işine giren Ayşe, o zamanlar Türkiye’nin ilk artizan çanta markalarından birini yaratacağından bihaberdi. Bir arkadaşıyla gittikleri terzi atölyesinde hobi olarak yastık tasarlamaya başladıklarında, çuvaldan ürettikleri çantalar sadece yastıkları paketlemekte kullanılıyordu. Zaman içerisinde yastıklardan çok, onları içine yerleştirdikleri keseler ilgilerini çekmeye başlayınca, yastığı bir kenara bırakıp çanta tasarımına yoğunlaştılar. Markanın adı da yine o dönem yarattıkları çantaların ham maddesini oluşturan ‘çuval’ sayesinde, kendiliğinden konmuş oldu.   Seneler içerisinde Çuval, Beymen ve Bilstore gibi mağazalarda satışa çıktı, bir dönem New York’ta yaşayan Ayşe ürünlerini okyanus ötesine taşıdı. Geçtiğimiz aylarda ise Etiler’den Arnavutköy’e inen dar yokuş üzerindeki dükkânıyla karşımıza çıktı Çuval. Ayşe Özgüneş ve Zeynep Gücüm’ün güç birliğiyle hayata geçen bu ufak dükkânda birbirinden güzel artizan parçalar bekliyor sizi. Başlangıçta çuvaldan tasarlanan ürünler, bu materyalin dokusunun çok sert olması nedeniyle yerini kanvas ve deri gibi alternatiflere bırakmış. Deri konusunda tercihleri vejetal der

Poplin'le ev stili

Poplin'le ev stili

Sokaktan eve gelir gelmez bütün gün üzerimizde taşıdığımız kıyafetleri bir kenara atıp rahat bir şeyler giyeriz ya... O giydiklerimiz bizi ilk saniyeden itibaren mutlu eder. İçinde rahatızdır bir kere. Evde ve güvende olduğumuzu hatırlatırlar bize. İşte Poplin, tüm bu çağrışımlarla özdeşleştirebileceğiniz bir marka. Ev giyiminde alternatifler artık çok fazla. Şimdi evde, zarafetini incecik kumaşlardan alan minimalist, el dikimi parçalar giymek moda. Poplin de iki kız kardeş ve bir arkadaşın ortak girişimi. Duygu Ülgen, Ayça Çobanoğlu ve Işıl Çoğal tarafından kurulan Poplin, ev kıyafetleri kulvarına taptaze bir soluk getirdi. Kendilerini evcimen kişilikler olarak tanımlayan Işıl, Duygu ve Ayça lise yıllarından beri tasarıma meraklı. Çantadan elbiseye kadar birçok farklı parça tasarlamışlar. Öyle ki, dikiş makinesi başında toplandıkları sayısız akşamları var. Ama ne zaman ki Işıl yatarken giymek üzere kendine bir gömlek ve şort dikmiş “Aradığımız fikri bulduk,” demişler. Onlarınki karmaşık fizibiliteler ve agresif büyüme planlarına sırtını dayamadan ortaya çıkan, samimiyetten beslenen bir girişim. Poplin imzalı parçaların DNA’sında ise rahatlık, dinginlik ve yalınlık var. Poplin’in ürünleri geleneksel yöntemlerle dikiliyor; doğal kumaşlar ve yerel kumaş üreticileri tercih ediliyor. İtalya’da ev giyiminin seneler boyunca bir numarası olan poplin kumaşını sıkça kullanıyorlar. Marka da ismini bu kumaştan alıyor. Sevdikleri bir diğer kumaş ise keten görünümü ve pamuklu formuyla il

Meriç Küçük'ün moda blogu Maritsa'nın artık bir dükkânı var

Meriç Küçük'ün moda blogu Maritsa'nın artık bir dükkânı var

Hani çizgi filmlerde olur ya, saçları karman çorman, üstü başı yırtık pırtık kahramanımız, bir sihirli değneğin dokunuşuyla adeta prensese dönüşür. En sağlam moda blogger’larından Meriç Küçük namı diğer Maritsa’nın mağazası da işte böylesine bir dönüşüm geçirebileceğiniz bir yer. Buraya ev halinizle gelip üst kattaki kuaförde (Kemal Baykar) saç, makyaj ve manikürünüzü yaptırabilir, nefis kıyafet ve takılar arasında kendinizi kaybedebilir, Melez Tea’nin nefis çaylarından yudumlayabilir ve kucağınızda taptaze bir çiçek buketi ile tamamen yenilenmiş olarak Maritsa’dan ayrılabilirsiniz. İçeride öyle bir enerjiyle sarıp sarmalanıyorsunuz ki, buradan mutlu çıkmamanız imkânsız.  Meriç Türkiye’de blog işi için kolları ilk sıvayanlardan. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki son yılında açtığı Maritsa, kısa sürede binlere hitap eder hale gelirken Meriç de kurumsal hayata yöneldi. Dergicilikten Vakko’ya, oradan 1v1y.com’a geçti. Kendi işine yoğunlaşmaya karar verdiğinde ise blogu iki buçuk seneyi geride bırakmıştı bile. Ardından Orkan Orgun ile sadeliği baş tacı eden I’m Not Basic markasını kuran, blogger olarak adını duyuran Meriç şimdilerde işin perakende kısmına geçti. Hem de ne geçiş... Akatlar’ın şehrin kaosundan uzak bir noktasına konuşlanan ışıl ışıl mağazasını anlatırken “Markalar ile anlaşıp mağazayı açmam sadece üç hafta sürdü,” diyor. Yani üzerinde uzun uzadıya iş planları yapılmış, mali döngüsü en ince detayına kadar hesaplanmış bir yatırım değil bu. Daha çok kalpten gelen, samimi v

Interview: Rabia Turgay

Interview: Rabia Turgay

How did you become a designer? I actually got into fashion in a fairly roundabout way. After studying architecture, I began to work as a site inspector. It was during this time that I started to think about the idea of continuous production and what it means to design and create a product in a way that respects both nature and architecture – until one day I found myself on the margins of the fashion industry. My first experience in fashion was working with Gül Ağış, and I learned a great deal from her. I started working on my own label in 2011, and Marble & Co. was founded in 2012. We were partners with Başak Cankeş the first year, and now I run the label on my own. Do you only design shirts? Yes. As a garment, the shirt is actually easy to use, but it’s the choice of shirt that can make or break an outfit. This It’s a playground where the wearer can express his or her own style. Every year I put together one collection each for men and women, and then I follow them up with capsule collections. We’re actually launching our new capsule collection this month. “The choice of shirt can make or break an outfit” How does your background in architecture influence your designs? Architecture helps me adopt a different perspective and awareness of form, to respect the treasures of nature. That’s why marble is at the heart of my brand. When I’m working on a silhouette, I imagine that I’m carving marble; when I’m tailoring, I draw inspiration from the calm, clean and smooth feel of marb

Rabia Turgay Röportajı

Rabia Turgay Röportajı

Tasarıma nasıl başladın? Mimarlık eğitimi aldım. Sonrasında aynı alanda çalışmaya devam ettim. Şantiye kontrolörüydüm. Bir ürün ortaya koymak, bunu doğa ve mimari ile uyumlu bir şekilde tasarlamak, sürekli üretmek gibi kavramlar üzerine düşünürken kendimi moda sektörünün kıyısında buldum. Bu alandaki ilk tecrübem Gül Ağış ile birlikte çalışmaktı, bana çok şey kattı. 2011’de kendi markam için hazırlıklara başladım. Marble & Co. 2012 yılında kuruldu. İlk sene Başak Cankeş ile ortaktık, sonrasında ise ben kendim devam ettim. Sadece gömlek üzerine mi çalışıyorsun? Evet. Gömlek aslında kullanımı kolay bir parça. Ancak kıyafete damgasını vuracak kadar da önemli. Gömlek seçimi kişinin hayalindeki tarzı yansıtabildiği bir oyun alanı. Hem erkek hem de kadınlar için senede birer koleksiyon tasarlıyorum. Sonrasında ise kapsül koleksiyonlar ile ana koleksiyonu besliyorum. Örneğin bu ay yeni bir kapsül koleksiyon satışa sunuyoruz. “Gömlek seçimi kişinin hayalindeki tarzı yansıtabildiği bir oyun alanı” Mimarlık geçmişinden nasıl besleniyor tasarımların? Mimari, farklı bir perspektife ve form bilincine sahip olmamı, doğanın hazinelerine saygı duymamı sağlıyor. Marble & Co.’nun merkezinde bu bilinçle işlenen mermer var. Mermerin özü de deniz kabuklarının yıllar içerisinde bir araya gelerek kendilerini birleştirmesi bildiğiniz gibi. Bir silüet üzerinde çalışırken mermeri yontar gibi hayal ediyorum kendimi. Bir cup hazı

Başak Dizer Tatlıtuğ ve Deniz Marşan ile Room + Rumours üzerine

Başak Dizer Tatlıtuğ ve Deniz Marşan ile Room + Rumours üzerine

Stil danışmanı olarak tanıdığımız Başak Dizer Tatlıtuğve Deniz Marşan sizi Room + Rumours’a, alışverişin sanat ve lezzet ile harmanlanan yeni nesil yorumu ile tanışmaya bekliyor. İçeri adım atar atmaz kendinizi bir mağazada değil, birilerinin sizi düşünerek özenle seçtiği parçaların sergilendiği bir odada gibi hissedeceksiniz. Modern dokusunu eklektik detaylar ile süsleyen Room + Rumours’ın alamet-i farikası size alışveriş ve modadan fazlasını sunması. Buraya bir şeyler atıştırmak, çalışmak, sanat eserleri satın almak veya sadece ilham almak için gelmeniz mümkün. Room + Rumours nasıl kuruldu?Başak: Birlikte çalışmaya başladığımız ilk yıldan beri bir hayalimizdi. Önce showroom’umuz Room’u açtık, şimdi onun yanına Rumours eklendi. Sevdiğimiz ürünleri sattığımız bir konsept mağaza hayal ederken içinde sanatı destekleyen bir alan, kendi ürün seçkimizden oluşan bir showroom, müziğinden yemeğine her detayıyla bizi yansıtan bir kafe olsun istedik. Ürün seçkisi kime hitap ediyor?Başak: Modayı körü körüne takip edenlerden ziyade stil sahibi ya da stil arayışı içinde olanlara yönelik parçalar var. Her şeyin çok sınırlı sayıda olmasına dikkat ediyoruz. Giydiklerini başkalarında görmek istemeyenlere hitap ediyoruz. Neler bulabiliriz mağazada?Deniz: İtalya’da tasarlanan ilk koleksiyonumuzu bulabileceğiniz mağazada Hakan Yıldırım ve Özgür Masur, bize özel koleksiyonlarıyla yer alıyor. Kuzey Avrupa kültürünü yansıtan tasarımlarıyla Hollandalı Avelon ile Paul Smith ayakkabı koleksiyonunun es

With Başak Dizer Tatlıtuğ and Deniz Marşan on Room + Rumours

With Başak Dizer Tatlıtuğ and Deniz Marşan on Room + Rumours

Style consultants Başak Dizer Tatlıtuğ and Deniz Marşan’s Room + Rumours is a new-generation haven of shopping, art and food. The moment you step through the door, you’ll feel less like you’re in a shop and more like you’re in a private dressing room where a stylist has laid aside items just for you. Eclectic details complement the modern décor at Room + Rumours, which offers much more than just clothes: you can also grab a bite, get work done, purchase artworks or just browse to feel inspired. What’s the story behind Room + Rumours?Başak: “It’s been our dream since we started working together. We first opened our showroom, Room, and recently added the Rumours section. When imagining our concept store, we not only wanted to sell items we love, but we also wanted to set aside space for art and a café where everything from the music to the food reflects our taste.” Who’s your target clientele?Başak: “We offer items that appeal more to people who either have style or are in the process of forming their own style than they do to those who blindly follow trends. It’s important to us that everything is offered in limited numbers, since many of our customers don’t want to see the same clothes they’re wearing on someone else.” What brands will we find at Room + Rumours?Deniz: “We’re proud to showcase our first collection, which was designed in Italy. There are also collections by Hakan Yıldırım and Özgür Masur designed exclusively for us. Room + Rumours is also the only retailer in T

Napoli usulü stil detaylarını Sartoria Napoletana kurucu ortağı Enis İnci'den dinledik

Napoli usulü stil detaylarını Sartoria Napoletana kurucu ortağı Enis İnci'den dinledik

Bebek’in gözlerden uzak bir köşesinde konumlanan Sartoria Napoletana’dayız. Mini minnacık mağazanın içerisinde hummalı bir çalışma var. Enis İnci, bir damat adayına danışmanlık veriyor. Takım elbise paçasının kesiminden hangi tip papyonun vücut yapısına daha uygun olduğuna, gömlekten ayakkabı modeline kadar her detayı masaya yatırıyorlar.  Kökleri Napoli’de olan Sartoria Napoletana’nın Bebek macerası nasıl başladı?Bir senedir Bebek’teyiz, öncesinde altı sene boyunca Türk müşterilerimize freelance olarak hizmet verdik. Sonrasında bir mağazamız olsun ama kalabalıktan uzak olsun dedik. Yüksek terzilik ruhuna uygun olması adına AVM’lerde mağaza açmamaya tercih ettik ve randevulu çalışma sistemine başvurduk. Müşterinin rahat etmesi bizim için en önemli kriter. Bu nedenle onların müsaitliğine uygun olarak gecenin 1’inde de, sabahın 6’sında da prova alıyoruz. Napoli ile nasıl bir bağınız var?Sartoria Napoletana tamamen Napoli’de üretim yapan bir marka. Napoli’deki atölyede 130 kişi çalışıyor. İtalya’da kadınların erkekler için bir şeyler dikmesi, kültürün bir parçası. Bizim atölyemiz de İtalyan kültüründen besleniyor. Kendi markamız dışında dünya çapında birçok farklı erkek giyim markasına koleksiyon üretiyoruz. Milano ve Erbil’de de mağazalarımız var. Çok yakında Dubai mağazamızı açacağız. Türkiye’de artık birçok İtalyan erkek giyim markası var. Sartoria Napoletana’yı farklı kılan nedir?Tüm üretim el işçiliği üzerine şekilleniyor. Zaten Napoli terziliğinin dünyadaki bütün terzilikl

Tasarımcıları ile Manu Atelier çantaları üzerine

Tasarımcıları ile Manu Atelier çantaları üzerine

Evet, onlarınk bir aile işletmesi. Ama Manu Atelier’yi sadece bir aile şirketi olarak tanımlamak yanlış olur. Zira Beste ve Merve’nin 2014 Şubat’ında yarattıkları dünya markasının ardında 1961 yılına dayanan bir birikim var. Babaları Adnan Manastır 1961 yılında Beyoğlu’nda bir Ermeni ve bir Alman ustanın yanında eğitimini almaya başladığı deri zanaatkârlığını kısa süre içerisinde kendi tasarladığı özgün modellere uygulamaya başlar. Ve Adnan Bey’in ellerinde şekillenen çantalar 1976’da Yeşim Çanta adıyla açılan butikten binlerce kadının gardırobuna doğru yol alır. Manu Atelier’nin hikâyesi de Yeşim Çanta’nın tarihiyle şekillenmiş, kalitesiyle yoğrulmuş modern bir tasarım masalı. Logosu bile Adnan Manastır’ın yıllar önce kendi markası için elle çizdiği amblemin günümüze uyarlanmış hali. Bugün dünyada 30 ülkeye satışı olan Manu Atelier, Galeries Lafayette, Selfridges, Harrods ve Net-a-Porter gibi dünyanın prestijli noktalarında kendine yer buluyor. Çantaların her biri el yapımı. Hâlâ işin içerisinde aktif rol oynayan baba Adnan Manastır, her bir çanta için derileri tek başına kesiyor. Sonrasında ise parçalar elde özenle dikiliyor. Ürünlerinde deri ve süeti tercih eden Manu Atelier, kullandığı bitkisel işlentili natürel deriyi de bizzat üretiyor. “Manu Atelier çantalarının her biri el yapımı.” Manu Atelier senede dört koleksiyon çıkarıyor. Bunlardan ikisi yaz ve kış mevsimi için ürettikleri ana koleksiyonlar, diğer ikisi ise mevsim girişlerinden önce çıkan ara sıcaklar. Tasarım

Custom Rebels'ı yaratıcılarından dinledik

Custom Rebels'ı yaratıcılarından dinledik

Biri pazarlamacı, biri reklamcı, biri fotoğrafçı. Custom Rebels’ın ardındaki bu isimlerin modanın mutfağıyla yakın bir ilişkisi yoktu aslında. Ama iki sene içinde Paris’teki meşhur Galeries Lafayette mağazasında bile satılacak kadar özel bir marka yaratmaya başardılar. Deri ceketi birçok marka yapabilir ama tamamen size özel hazırlanmış, üzeri müthiş renkler ve çarpıcı sloganlarla bezeli bir tanesini sadece Custom Rebels sunabilir. Custom Rebels stil ile sanatı bir araya getirerek, Amerika kıtasına sıkışıp kalmış deri ceketi moda sahnesine geri taşıyor. Markanın doğumu ise tam bir tesadüfler zinciri. Ardındaki isimler olan Deniz Özgün, Duygu Yegül ve Alex Cem Üster aslında profesyonel hayatta başka işlere sahip üç yakın arkadaş. Her şey şöyle başlıyor: Deniz bir motor alıyor ve yeni motorunu kullanırken giyebileceği bir deri ceketin peşine düşüyor. Aradığı bugünün deri ceket modellerinden çok daha özgün bir parça. Onun istediği II. Dünya Savaşı sırasında pilotlara hediye edilen ve savaş sırasında moral bulmaları için üzerlerini istedikleri gibi boyayabildikleri parçalardan. Ya da daha yakın tarihe gelirsek, Amerika’daki motor çetelerinin dahil oldukları grubu tanımlamak üzere renklendirip üzerlerine geçirdikleri modellerden. Deniz istediğini bulmak için uğraşırken, Duygu bu özel hediyeyi ona vermek için kolları sıvıyor. Reklamcı kimliğinin verdiği yaratıcılıkla derinin üzerinde farklı boyalar deniyor, çiziyor, siliyor, baştan renklendiriyor ve sonunda hayal ettiği gibi bir c

Listings and reviews (1)

Sartoria Napoletana

Sartoria Napoletana

Sartoria Napoletana kelimenin tam anlamıyla bir zanaatkârlık atölyesi. Erkek giyimi hakkında her türlü bilgiyi edinebileceğiniz, kendinizi işin ustalarına emanet edebileceğiniz bir mabet. Müşteri kitlesi kendine has, geçerken uğrayanlardan ziyade bilenler geliyor. Randevuyla çalışan, erkek giyimine artizan bir yaklaşım getiren Sartoria Napoletana’da her kişiyle tek tek ilgileniliyor.  Detayları Sartoria Napoletana kurucu ortağı Enis İnci’den dinledik.