Sigur Ros
Photo by Christian Bertrand / shutterstock.com

Seviyorsam sebebi var / Sigur Rós

“Bir araya gelip çalmaya başladığımızda pek konuşmayız, bir şeyler doğru gelene, bir atmosfer yakalayana kadar çalarız; sonra ortaya çıkan şeye şekil veririz ta ki bütünlüklü bir şeye ulaştığımızı hissedene kadar,”

Reklâm

“Bir araya gelip çalmaya başladığımızda pek konuşmayız, bir şeyler doğru gelene, bir atmosfer yakalayana kadar çalarız; sonra ortaya çıkan şeye şekil veririz ta ki bütünlüklü bir şeye ulaştığımızı hissedene kadar,” diyordu Jónsi ‘Heima’da (bizlere ‘ev’ diyebileceğimiz bir yerin hayalini kurduran, damarlarımıza bir tür dinginlik zerk eden Sigur Rós belgeseli). Bir dinleyici olarak Sigur Rós’u tanımlamaya en çok yaklaşabileceğim yer burası belki: Hesaplanmıştan ziyade el yordamıyla bir araya gelen notalar. Zamanda ve mekânda açıklık ve ferahlık duygusu. Bu duyguları yoğunlaştırır ya da seyreltirken çalınan enstrümanlara giderek daha dikkatli ve özenli bir biçimde kazandırılan müzik. Notalara eklenen bilmediğimiz, epey uzak bir dilin kelimeleri, fonetiği.

‘Heima’dan sonra bize soğuk, ama iç ısıtıcı; uzak, ama büyülü gelen İzlanda’nın dilini bilmediğim için şanslı addediyorum kendimi (İzlanda söz konusu olduğunda kendimi şanslı hissettiğim nadir şeylerden). Gerçi Hopelandic var bir de. Grubun, ilk albümü ‘Von’dan itibaren bazı şarkılarında kullandığı, ama tam anlamıyla ‘( )’ albümünde duyma/dinleme şansına eriştiğimiz, Sigur Rós’a en yakışan dil. Müziği anlamsız kelimeler ve sesler üzerinden çok anlamlılığa açan, müzikle kurulan ilişkiyi başka bir düzeye taşıyan, bir şarkıyı her dinlediğinizde tanıdık, ama farklı bir dil evreni içinde dolanmanızı sağlayan uydurma bir dil Hopelandic. Başka bir dile kabaca da olsa çevirisini yapmanıza olanak tanıyabilecek bir grameri ya da kurallar dizisi yok. Jónsi’nin sesinin/vokalinin şarkılardaki uzantısı bir nevi; çeviri tamamen bizlerin tasarrufunda. Biz İzlandaca bilmeyen ya da herhangi bir Nordik dile aşina olmayanlar için Hopelandic, Sigur Rós’un bütün şarkılarını içinden söylediği bir dile dönüşüyor aslında. Parçaları dinlerken kelimelerin yan yana geldiğinde ne ifade ettiğini değil, Sigur Rós müziğinin sizde hangi kelimeleri çağırdığını bulmaya çalışıyorsunuz el yordamıyla. İlk ve tek İngilizce parçaları ‘All Alright’ için de geçerli aynı şey. Duyduğunuz kelimeler tanıdık gelse bile o tanıdıklığı kıran, kendine içkin bir başka dili var Sigur Rós müziğinin. Hopelandic o dil içindeki bir unsur sadece ve bizi tam anlayamadığımız bir şeyleri tarif etmeye yönelten müziğin ayrılmaz bir parçası.

Sigur Rós, kendi irili ufaklı, ama hep ‘burada’ olan şehirlerimizden, mahallelerimizden, ev içlerimizden bizi geçici bir süreliğine de olsa başka yerlerde ve zamanlarda dolaştıran, aynı zamanda hepimizin aynı gökyüzü altında olduğunu hissettiren bir müzik yapıyor. Anın içinde alan açıyor. Tanıdık kelimelerle anlatabilecek şeylerin çok da bir anlamı yok bu yüzden, kendi Hopelandic yolculuğumuzun sesleri yeter.

Seviyorsam sebebi var

Patti Smith
  • Müzik

Çıplak ayak dans eden birinden bahsediyor kadın. Sesinde cinsiyetle sınırlandırılamayacak tınılar var. Sözleri şiir. Rock’n roll olanın özgür, sahipsiz ve benzersiz olduğunu ispat edercesine tepiniyor sahnede. Omuzlarına yapışan saçlarının uçlarından kelimeler ve sesler damlıyor. Gerçeküstü bir filmde olmak ve ekranın arkasına geçip onunla tanışmak istiyorum ancak Edremit’te televizyon karşısında oturmaya devam ediyorum.

PJ Harvey
  • Müzik

12 yıl önce üniversite için İngiltere’ye doğru yola çıktığımda bu kasvetli ülkeyle ilgili çok büyük beklentilerim yoktu. 

Reklâm
Damon Albarn
  • Müzik

Çoğu liseli gibi ben de “vu hu” sözlerinden başkasını çözemediğim ‘Song 2’ parçasının ağına takılarak Damon Albarn’ın kaptanlık ettiği Blur’ü keşfettim.

Sigur Rós
  • Müzik

“Bir araya gelip çalmaya başladığımızda pek konuşmayız, bir şeyler doğru gelene, bir atmosfer yakalayana kadar çalarız; sonra ortaya çıkan şeye şekil veririz ta ki bütünlüklü bir şeye ulaştığımızı hissedene kadar,” 

Reklâm
Die Antwoord
  • Müzik

Bir sıtma hastası kadar zayıf bir adam düşünelim; birkaç dişi eksik, bir ikisi altın kaplama, beyaz atletli, gömleğinin düğmelerini iliklemiyor, hatta çoğu zaman gömlek bile giymiyor. 

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm