16. Time Out İstanbul Yeme-İçme Ödülleri Sonuçları

Bir mekânın ruhunda bir tutam tutku varsa, başarılı olması kaçınılmaz. Time Out İstanbul Yeme-İçme Ödülleri’nin en iddialı kategorisinde ipi göğüsleyen Kilimanjaro için de durum böyle. Kilimanjaro’nun temelleri Babylon’un Bomonti’ye taşınması ve şehrin son dönemdeki en afili yaşam alanı Bomontiada’nın hayata geçmesiyle atılmıştı. Mekân ismini ise Pozitif’in kurucularından Mehmet Uluğ ve Cem Yegül’ün Amerika’da Sun Ra efsanesini ilk kez canlı izleme şerefine eriştikleri müzik kulübünden alıyor. Kilimanjaro’nun tutkusu ise mevsimsel malzemeler. Yarattıkları muhteşem lezzetlerin sırrı da bu olsa gerek.

Toi’nin başarısında en büyük pay, kuşkusuz şefi İsmet Saz’a ait. Zira burası tam bir şef restoranı. Dünya mutfağından seçmece lezzetleri muazzam bir şekilde yorumluyor Saz. Onun başarısı aslına bakarsanız tesadüf değil. Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Mutfak Sanatları ve Gastronomi Bölümü’ndeki eğitiminin ardından yolu Four Seasons’tan Ulus 29’a pek çok kalburüstü yerle kesişti. Ardından Amerika’ya gitti, Gordon Ramsay at London NYC’de sous chef olarak çalıştı. Türkiye’ye dönüşünde ise ayağının tozuyla Dean&Deluca’yı kurdu. Bunlar Saz’ın CV’sinden sadece ana başlıklar. Bu başarı kâğıt üzerinde kalmasın diyor ve Toi’de şefin masasına oturmanıza şiddetle salık veriyoruz. Saz’ın Beef Wellington’ının tadı ise damağınızda kalacak.

İş çıkışı ve hafta sonu buluşmalarının değişmez adresiydi geçtiğimiz yıl The Populist. Hâlâ da öyle… Bomontiada kompleksinin içinde yer alan The Populist’in menüsü taş fırında pişen kaburga ve pizetta gibi lezzetlerden, toplu buluşmalarda hayat kurtaran paylaşımlıklara dek uzanıyor.

Ekşi mayalı ekmek konusunda şehrin yıldızı kesinlikle Bröd! İsmini İsveççede ekmek anlamına gelen kelimeden alıyor mekân. MSA ve İngiltere’deki The Bertinet Kitchen’da eğitim gören ekmek aşığı Erman Girgin’in açtığı Bröd’de ekşi mayalı ekmekler dışında sandviç ve tost çeşitleri de bulabiliyorsunuz. Buradan ekmeğinizi alıp evinizde afiyetle yiyebilir, dilerseniz mekânın ufak alanında soluklanıp fırından çıkan taze ekmeklerle yapılmış sandviçlerden tadabilirsiniz.

Şehirde kokteyl yapan mekânların sayısı gün geçtikçe artıyor. Bu mekânlar arasında ödüle layık görülen Finn Karaköy’de kokteyller Onurcan Gençer’den. Gençer’in işine tutkuyla bağlı olduğu her halinden belli. İşi en başta mutfağında öğrenmiş, sonradan teknik bilgilerini İzmir Ekonomi Üniversitesi Gastronomi Bölümü’nde ve MSA’da pekiştirmiş. Kokteyl yarışmalarında kazandığı şampiyonlukları bile var.

Bir meyhanenin olmazsa olmazları nelerdir? Lezzeti yerinde mezeler; samimi ve ferah bir atmosfer; yeri geldiğinde canlı fasıl müziği… Sade Meyhane’de hepsi mevcut. Üstelik fazlası da var: 170 yıllık tarihi dokusu Sade’yi rakipleri arasında öne çıkarıyor. Mezelerin malzemelerini çiftlik ve denizden elde ediyorlar, hepsi leziz mi leziz. Galatasaray Lisesi’nin karşı sokağında açılan Sade Meyhane, İstiklal Caddesi’ne tekrar tekrar gitmemiz için bahanemiz olan yeni ve başarılı mekânların yarıştığı bu kategorimizin birincisi oldu.

Menüsü İtalyan, ruhu Afrikalı… 1993 yılında Teşvikiye’de başladığı macerasına şimdi şehrin üç noktasında devam ediyor Zanzibar markası. Zorlu Center, Göktürk ve Caddebostan… Mekânın zebra desenleriyle akılda yer eden dekorasyonu mimar Aloş Çavdar imzalı. Sıcak ve aynı zamanda şık bir atmosfere sahip Zanzibar Zorlu’nun dekorasyonuna şapka çıkarmamak elde değil.

Esnaf lokantalarının modern yüzü olarak tanımlayabileceğimiz, hızlı ve leziz bir yemek yemek istediğimizde kapısını çaldığımız mekânları bir araya getirdiğimiz bu kategorimizde kazanan Farfara oldu. Hatay lezzetlerinin başrolde olduğu Farfara’nın kurucusu, The Culinary Institute of America’da eğitim görmüş şef Osman Bahadır. Kendisi Four Seasons ve MSA gibi yerlerde dirsek çürüttükten sonra ablasıyla güçlerini birleştirerek Farfara’yı açmış. Gurme yönü ağır basan bir esnaf lokantası burası. Kaytaz böreği, katıklı ekmek gibi Hatay’ın nefis tatlarıyla tanışmak için yolunuzu mutlaka Farfara’ya düşürün.

Pasta yapmak sizce de bir sanat değil mi? Le Cordon Bleu mezunu şef Sinem Ekşioğlu da Five O’Clock’ta tam anlamıyla sanatını konuşturuyor. Ekşioğlu’nun pastalarının (düğün ve kutlama pastaları yaptığını da not düşelim) lezzeti, mekânın şıklığıyla doğru orantılı. Acarkent’e yolunuz her gün düşmüyor olabilir ama bu lezzet ve atmosferi yerinde deneyimlemek için Five O’Clock’a gittiğinize pişman olmayacaksınız.

Burger yedik mi elbette iyisi olsun isteriz! Yola Tophane’deki dükkânıyla çıkan ve şimdilerde Beşiktaş’a da bir şube açan Black Angus, şehirde tadı damağınızda kalacak bir burger yemek için en doğru adres kesinlikle. Poğaçaya benzeyen tatlımsı ekmeklerine eşlik eden az yağlı ve dağılmayan köftesi rüyalarınıza girebilir. Bizden söylemesi!